Tasavvuf müziğinin simgesi, Sümerlerden bu yana çalınan, Türk kültürünün önemli bir parçası olan, ancak Batı müziği ve hatta caz müzik gibi birçok müzik türünün ses sistemleriyle de icra edilmesi mümkün olan üflemeli çalgı ney, günümüzde halen birçok genç sanatçı tarafından büyük bir özenle yaşatılıyor ve içine tüm yaşanmışlıklar, adanmışlıklar ve sanat dünyasının mücadeleleri üfleniyor adeta.
1986 yılı İstanbul doğumlu olan neyzen Ahmet Cemal Öksüz de bu değerli sanatçılarımızdan biri. Kendisi, 1997 yılında İTÜ TMDK Çalgı Bölümü’nde Salih Bilgin ile başladığı ney öğrenimine Niyazi Sayın, daha sonra Ali Tüfekçi, Süleyman Erguner, Ali Tan ve Ahmet Toz ile devam etti. Okul konserlerinde, çeşitli amatör ve profesyonel müzik topluluklarında neyzen olarak yer aldı. 2004’de Faris Akarsu ile Ney – Piyano Dinletisinde ilk bestelerini icra etti.
Faris Akarsu, Hakan Şensoy ve Oğuzhan Balcı yönetiminde İTÜ Oda Orkestrası; Serdar Öztürk yönetiminde İTÜ Çoksesli Korosu; Hakan Şensoy yönetiminde İstanbul Oda Orkestrası ve Flarmonia İstanbul; Emin Güven Yaşlıçam yönetiminde Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası; Cem Mansur yönetiminde Avrupa Gençlik Orkestrası; Cemi’i Can Deliorman yönetiminde Bahçeşehir Üniversitesi Oda Orkestrası; Çelik Kasapoğlu yönetiminde Ladies and Gentlemen; Vito Clemente yönetiminde Tiran Senfoni Orkestrası ile verilen konserlere solist Türk Müziği Enstrümanı icracısı olarak katıltı.
2005 yılında açılan TRT Türk Sanat Müziği Gençlik Korosu sınavını kazandı ve iki yıl neyzen olarak görev yaptı. Galata Mevlevi Müziği ve Sema Topluluğu’nda neyzenbaşıdır. Bu grupla yurtiçi ve 2004’den beri yurtdışında Almanya, Fransa, Norveç, İsviçre, Yunanistan, Pakistan, İtalya, İspanya, Bulgaristan, Avusturya ve Belçika’da yapılan konserlere katıldı. İstanbul Müzik ve Sema Topluluğu’nda neyzenbaşı olarak yurtiçi ve Kolombiya’da yapılan konserlere, makam ve enstrüman tanıtımlarına katılmıştır. 2009 yılı Mart ayında Bakü’de düzenlenen Muğam Festivali’ne katılmıştır. Aziz Şenol Filiz’in düzenlediği Kırk Ney Bir Nefes konserlerine neyzen olarak katıldı.

2007 – 2008 akademik yılında İtalya – Torino’da Giuseppe Verdi Konservatuarı’nda kompozisyon eğitimi aldı. Giuseppe Elos ile konturpuan, enstrümantasyon ve orkestrasyon, oniki ton, modern armoni, analiz ve kompozisyon çalıştı. Umberto Santoro’dan partisyon okuma dersleri aldı. Alessandro Ruo Rui ile kompozisyon projeleri yaptı. Torino’da düzenlenen iki konserde iki müziğinin dünya prömiyerini yaptı. La Notte Soleggiata (Güneşli Gece) Ney ve Yaylı Çalgılar Dörtlüsü için. La Metamorfosi Sul Tema Di Faris Akarsu (Faris Akarsu’nun Teması Üzerine Metamorfoz) Ney, Flüt, Klarinet, Vibrafon ve Piyano için. İTÜ TMDK Kompozisyon Bölümü’nde Oğuzhan Balcı ile kompozisyon, Feridun Öney ile analitik solfej, Nail Yavuzoğlu ile caz konturpuan ve aranjman teknikleri derslerini çalıştı. Yavuz Özüstün’den dersler adı ve Selahattin İçli ile makamsal kompozisyon çalıştı.
İTÜ MİAM’ın düzenlediği 4. Sesin Yolculuğu “Genç Besteciler Şenliği’ne La Notte Soleggiata (yaylı çalgılar orkestrası ve Türk çalgıları için) ile katılarak İTÜ TMDK Oda Orkestrası’nı yönetti.
2009 – 2010 akademik yılında İTÜ TMDK Çalgı ve Kompozisyon Bölümlerinden mezun oldu. İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü – Türk Müziği Yüksek Lisans Programını “Ney’e yeni başlayanlar için öğretim yöntemi” adlı tezi ile tamamladı.

Cemal Reşit Rey Güzel Sanatlar Lisesi’nde Ney, Armoni, Kompozisyona Giriş, Makam Teorisi, Müziksel İşitme Okuma ve Yazma, Piyano ve Bilgisayarda Nota Yazımı dersleri (2012 – 2014), İTÜ TMDK Çalgı Bölümü Lise Devresinde Temel Müzik Solfej ve Teorisi ve Armoniye Giriş dersleri (2014 – 2015), Taksim Sanat müzik kursunda Ney, Konservatuara Hazırlık ve Piyano dersleri (2008 – 2016), Medipol Üniversitesi GSTM Fakültesi Türk Müziği bölümünde Temel Solfej ve Teorisi – Piyano dersi (2016 – 2019), Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Programında Müzik dersi (2019-20), Biruni Üniversitesi Temel Eğitim Bölümü’nde Okul Öncesi Müzik Eğitimi dersi verdi (2020).
2011 yılında WITHNEY isimli albümü çıkan başarılı neyzen’in Mehmet Özkaya’ya ait Senfonik Türk Müziği albümünde de düzenlemeleri vardır.
28 Mayıs 2021 tarihinde piyanist Hyun Sook Tekin ile Kore Kültür Merkezi’nin düzenlediği “Kore – Türkiye Dostluk Konseri, Hyun Sook Tekin Piyano Resitali’nde” Türkiye’yi temsil eden Ahmet Cemal Öksüz, kendi bestesi Buselik Saz Semaisi olmak üzere Kore’nin ünlü film müziklerini piyano ve ney olarak icra ettiler. Pandemi dönemine gerçekleşen bu konser Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde yapılmış olup Kore Kültür Merkezi YouTube kanalından canlı olarak yayınlandı.
Başarılı neyzen, 2021-2022 Yılı Güz Döneminde Bahçeşehir Üniversitesi Konservatuarı’nda ney, makam bilgisi ve yardımcı piyano dersleri veriyor.
Elbette sanatçıların bir de “gündelik” halleri var ama o hallere de mutlaka müzikleri, enstrümanları damgasını vuruyor ve özdeşleşmelerini sağlıyor. Ahmet Cemal Öksüz’ün de durumu buna benzer. “Kedileri çok seviyorum. Onlar da beni severler. Aslan adında bir kedim var. Ney çaldığım zaman kendinden geçiyor. İlk olarak hızlı hareketlerle evin içinde koşturuyor. Daha sonra yanıma gelip sakince dinlemeye devam ediyor. Bir şeyler düşündüğünü hissediyorum. Başka bir alemde sanki, görmeniz lazım” diye anlatıyor ev halini genç neyzen. Bir yandan da motosikletine atlayıp Türkiye’yi köşe bucak gezmeye, bu geziler sırasındaki tecrübeleri ve yaşanmışlıklarını da adeta huzurun sesi olan neye üflediği nefesine gizlemeye devam ediyor. Ne de olsa “hayatı nasıl yaşıyorsak neyden o çıkar” diyor.

Bu başarılı sanatçımızı size hemen tanıtmak ve ney gibi büyülü bir enstrümanla yarattığı harikalara sizi sırdaş etmek istiyorum. Diyor ki ney; buyrun keyifli söyleşimize kulak verin:

Müziğe olan ilginiz kaç yaşında ve nasıl ortaya çıktı?
Müzikle ilgili bir aileden geldiğim için buna tam olarak cevap veremeyeceğim. Anlatılanlardan bildiğim kadarıyla üç yaşındayken kasetten dinlettikleri müziklerde hangi enstrümanları duyduğumu soruyorlarmış ve doğru cevaplıyormuşum. Tanbur, kanun, ud, kemençe, ney, piyano ve keman gibi çalgıları tanıyormuşum.
11 yaşında ney öğrenimine başladınız. Bu enstrümanı kendi isteğinizle mi seçmiştiniz, konservatuar mı yönlendirdi?
Babam konservatuarın çalgı yapım bölümünde öğretim görevlisidir. Evde birçok enstrüman bulunduğundan ilgimin en çok neye olduğunu keşfetmiş olmalı. Ney seçelim deyince hemen tamam demiştim. Aşağıdaki fotoğraf da 1,5 yaşında neye olan sevgimi gösteriyor.
Ney sesi sizde neler çağrıştırır?
Bu soruyu genellikle soruyorlar. Hala tam olarak bilemiyorum. Kendim çalarken başka; bir başkasını dinleyince başka; o anki duruma, dinlediğim veya icra ettiğim melodiye göre değişiyor. Şunu söyleyebilirim: Bu dünyadan daha iyi bir yer olduğunu hissettiriyor ve oraya özlem duyuyorum.

“Olgun insanın sembolü” olarak görülen, Mevlana’nın Mesnevi’sinde “Dinle neyden hangi ayrılıklardan şikayet ediyor” mealinin konusu olan neyin dayandığı felsefe hakkında da görüşlerinizi almak isterim.
Ney yapıldıktan sonra olgunlaşmaya başlıyor, üflendikçe olgunlaşıyor, iyi bir eldeyse tabi. Önemli olan neyzenin olgunlaşmasıdır, ney’in değil; o içimizi gösteren bir aynadır. Hayatı nasıl yaşıyorsak ney’den o çıkar. Ney, egoyu gösteren bir çalgıdır. Dikkat etmek lazım.
Ney Türkiye dışında başka hangi coğrafyalarda yaygın görülen bir enstrüman?
Doğu kültüründe yaygın olarak görülen bir nefesli sazdır. Bir delik fazlası veya azı olacak şekilde farklılıklar gösterebilir. İran neyinde başpare yerine metal bir parça vardır, üfleme şekli biraz farklı ve delik sayısı 6’dır. Suriye neyi bizimkiyle aynı olup başparesizdir. Akort ve icra şekilleri farklıdır. Günümüzde Yunanistan, İtalya, İngiltere, Fransa, Kolombiya, ABD ve Kanada gibi ülkelerde de ney çalan-öğrenen insanlar vardır.

Peki neyin yanına eşlikçi olarak en çok hangi enstrümanları seversiniz?
Ayırt etmem, icra edilecek müziğe göre her enstrüman olabilir. Neyin yanına en başta ney yakışır. Sadece neylerden oluşan, çoksesli bestelerim ve düzenlemelerim de var. Tanbur, piyano, akustik gitar, arp, ud, kanun olabilir. Bir zaman İsviçre’de klise orgu eşliğinde bir kaç eser icra etmiştik, o da güzeldi.
Müzik tarihinin gelmiş geçmiş en iyi üç neyzeni sizce kim ve neden?
Genel olarak “en iyi” diye bir kavrama sahip değilim. Neye göre? Kime göre? soruları gelir peşinden. Buradaki cevabım kendime göredir. Müzik otoritelerince kabul görmüş, kendilerini ve sanatlarını en yüksek mertebeye çıkarmış iki isim var; Aka Gündüz Kutbay ve bir sene boyunca okulda talebesi olabilme şansına eriştiğim Niyazi Sayın. Taksimlerindeki (doğaçlamalarındaki) melodik yapılarına hayranlık duyuyorum. Kayıtlarını dinleme imkanı bulamadığımız neyzenlerimiz elbette ki çok önemlidirler. Neyzen ve bestekar olanlar: Neyzen Aziz Dede, Neyzen Emin Dede, Nâyi Osman Dede, Neyzen Salih Dede, Sultan 3. Selim, Neyzen Yusuf Paşa, dahası var… Ve ilk ney hocam Salih Bilgin; müziğe bakış açısıyla ve neyde olması gereken çizgiyi en iyi koruyan, talebeler yetiştiren gerçek bir neyzen. Bir kişi daha eklemek isterim; okulda hocalarımdan biri olan ve yazdığım müziği kendi çaldığımdan daha etkileyici bulduğum icrayı yapmış olan Ahmet İslam Toz.
Neyi orkestra içinde mi solo olarak mı icra etmeyi daha çok seversiniz?
İkisini de seviyorum, yerine göre değişiyor. Tabi ki tek başına icra etmek her zaman daha kolay ve ulaşılır oluyor. Orkestra ve ney için yazdığım müziklerim var, bir gün keşfedilmeyi bekliyorlar. 🙂
Türkiye’de neyzenlik kültürü sizce yeterince korunuyor mu? Dünya çapında yeterince tanıtmış mıyız bu değerimizi?
Esasında neyzen dediğimizde ilk aklımıza gelen Mevlevi geleneğindeki neyzen olmalı. Bir enstrüman olarak ney icracısına neyzen ya da nâyi deniyor. Ney öğrenmek isteyenlerin veya sevenlerin bir çoğu gelmiş geçmiş büyük neyzenlerimizi tanımazlar. Hep yaşadıkları zamana odaklı ve araştırmadan sadece duymaya görmeye dayalı bilgi! ile karşımıza çıkarlar. Bu bakımdan yeterli önemi gördüğünü düşünmüyorum. Niyazi Sayın, Ulvi Erguner, Sadrettin Özçimi, Salih Bilgin, bu isimleri duymamışlar. “Yansımalar” dinleyip Aziz Şenol Filiz’i tanımıyorlar.
Dünya çapında daha iyi tanınıyor olabilir. Günümüzde bu konuda Kudsi Erguner’in katkıları büyüktür. Niyazi Sayın zamanında Amerika’da, Avrupada; Kudsi Erguner Fransa’dan başlayıp Avrupa’ya ney’i tanıtmıştır ve dersler vermişlerdir. İlk kadın neyzen olarak bilinen Munise Ünver İngiltere’de dersler vermiştir. Benim de biraz olsun katkım olmuştur. Güney Kore’den Kolombiya’ya, Pakistan’dan İsviçre’ye, İtalya’dan Kuzey Irak’a uzanan ve Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Bosna Hersek, Bulgaristan, Fransa, Hollanda, İspanya, Norveç, Yunanistan, ülkelerinin farklı farklı şehirlerinde yüzü aşkın konserlerde toplulukla ve solo olarak ney icra etme şansına, dünyayı anlamaya ney vesilesi ile eriştim. Ney, dünyaya açılan kapı oldu. İnsanın özü her yerde aynıdır. İyiler ve kötüler olarak ayrılır; daha başkası yoktur.

Neyzenliğin üzerine kompozisyon eğitimi de aldınız. Bunu kariyerinizde nasıl bir açılımda bulunmak için tercih ettiniz? 2011 yılında çıkardığınız albüm için bir temel miydi bu?
Kompozisyon eğitimini üniversitede aldım. Çalgı ve kompozisyon bölümlerini birlikte okudum. Lise son sınıfta Oğuzhan Balcı hocamız ile kompozisyona giriş dersimiz vardı, kompozisyon fikri orada netlik kazandı. Lisans kompozisyon derslerini de kendisiyle tamamladım. Orta okuldayken de kendimce müzikler yazıyordum. Geçmişe baktığım zaman, eski deflerlerimi bulduğumda anladım, içimden gelen bir yazma dürtüsü varmış. İlk bestelerimi yazdığımda eğitimim yoktu ve farklı milletlerden insanları dahi etkileyen müzikler yazabildiğimi yaşayarak fark etmiştim. Albümün ney kısmı tamamen doğaçlama. Asıl istediğim büyük orkestralar için müzikler yazmak, hali hazırda yazıyorum zaten, belki bir gün bunları duyurma fırsatım olur. Kompozisyon eğitimimin bir yılını Erasmu Öğrenci Değişim Programı ile İtalya’da, Torino Giuseppe Verdi Konservatuarı’nda tamamladım. O da benim için unutulmaz bir deneyimdi. Lise ikinci sınıfın sonunda Faris Akarsu hocamla tanıştım. Esasen onunla başladı bu iş, ilk bestelerimi birlikte icra ettik ve beni sürekli yazmaya teşvik etti.
Ney repertuarınızın olmazsa olmaz eserleri hangileri?
Herhangi bir makamda Mevlevi Ayinleri, peşrev ve saz semaileri birinci sırada geliyor. Türk Musikisinin temeli sözlü eserlere dayanır; ben enstrümantal eserleri tercih ediyorum. Sözlü olarak Mevlevi Ayinlerini hariç tutuyorum, olmazsa olmazdır. Yeni müziklere her zaman açığımdır. Kendim de yazıyorum. Önemli olan ney’i ney gibi çalmaktır. Böyle olduğu sürece her şey yapılabilir. Eskiden kaval gibi çalıyorlar diye kızardık, şimdi flüt gibi çalıyorlar. Ney, ney gibi çalınmalı.
Türk kültüründe ney sesi dini çağrışımlar getirirken, Avrupa’da nasıl bir şekilde algılanıyor? Dinleyicilerden nasıl yorumlar duymuştunuz?
Erasmus öğrenci değişim programı vasıtasıyla İtalya’da dil kursuna da gitmiştim. Orada farklı milletlerden arkadaşlar vardı. Sınıfta ney çaldığımda yarıdan çoğunun gözlerinden yaşlar geldiğini görmüştüm. Farklı ülkelerdeki konserlerimizde de insanları etkilediğini gördüm. İlahi bir ses olarak tanımlıyorlar, tarifinde zorluk çekiyorlar, çok sıcak, çok güzel bir ses diyorlardı. Mistik bir çalgı olarak tanımlıyorlardı.

Ney üflemeye başlama yaşı pedagojik olarak kaçtır? Peki yeni başlayanların hangi “altın kurallara” dikkat etmesi gerekir?
Ben ilkokuldan hemen sonra, orta okulda konservaturda başlamıştım. Kız kardeşime 3 yaşındayken küçük bir ney ile tarif ederek ses çıkarttırmıştım. İlkokul sonlarına doğru başlanabilir. O yaşta ney çaldığının farkında olmuyor insan. Öğrenme süreci ne kadar erken başlarsa o kadar daha erken olgunluğa ulaşılabilir.
Türkiye’de sizce neyin “altın çağı” hangi dönemdi?
Neye göre altın çağ? Böyle bir dönem vardıysa da ben bilmiyorum. Belki çok eskilerde olabilir. Ben neye başladığımdan bu yana öyle bir zamana denk gelmedim. Ney öğrenmeye gelip de ney hakkında hiçbir şey araştırmadan bu işe girişenlerin çoğunlukta olduğu bir zaman altın çağ olamaz. İyi neyzenlerin tanınmadığı, internet soytarılarının neyzen sanıldığı bir zaman, altın çağ olamaz.
Eğitiminiz boyunca herhangi bir kurumsal destekten, burstan yararlandınız mı?
Erasmus programı için ödenen hibe hariç, hayır.
Yurtdışında verdiğiniz konserler arasında hangisi sizde en çok iz bıraktı? Okurlarla paylaşmak istediğiniz özel bir anınız var mı?
Bir çok nefesli enstrümanun olduğu bir festivaldeydim. Program sonunda sunucu, “hayatımda duyduğum en güzel flüt bu” demişti. Bir diğeri de Viyana Flarmoni orkestrasından bir kaç arkadaşın “siz gerçek müzisyensiniz, bu müziğin tesiri bambaşkaymış, teşekkürler” demesiydi.
Başarılı bir neyzen olmanın koşulları sizce nedir?
Daima çalışmak. Sabırlı olmak. İyi işlerle uğraşmak. Egomuzu kontrol altında tutmak.

Peki kitap çalışmanız nasıl şekillendi? Sizi kitap yazmaya ne teşvik etti?
Henüz bitmemiş kitaplar… “Ney’e yeni başlayanlar için öğretim yöntemi” adlı yüksek lisans tezimden bir kitap yazacağım. Tez, eğitmenler için, ney nasıl öğretilmeli? konusu budur. Mevcut metodları yeterli bulmuyorum, bu yüzden kendi metodumu yazacağım. Bir diğeri de, temel müzik bilgisi ve solfeji için şimdiye kadar yapmış olduğum özel çalışmalarımı toparlayıp uygulama kitabı olarak yazmak. Seslerin, makamların, tonların biri birileriyle olan ilişkilerini daha sade ve anlaşılır anlatmak istiyorum.
Sağlığınızda nelere dikkat edersiniz?
Özel bir dikkatim yok. Bana iyi gelmeyeceğini düşündüğüm fikirlerden, nesnelerden, ortamlardan ve insanlardan uzak dururum. Strese sebep olabilecek ne varsa en aza indirmeyi tercih ediyorum.
Neden kadın neyzen sayısı çok az sizce? Tıpkı kadın orkestra şeflerinin az oluşu gibi bu da anlam veremediğim bir durum.
Tercih meselesi sanırım. Munise Ünver kadın neyzenlerimizin başında gelir. Ayça Ergin Arın, Burcu Karadağ, Kübra Bozkurt, Mine Bugay, Vildan Akbay, Miyase Bayramoğlu Örümlü, Pelin Başar, Sühendan Çetin Aşıkuzun, Tuba Güven Alagöz, benim bildiklerim.
Peki her gün düzenli olarak ney üfler misiniz? Ney dışında hobileriniz neler?
Düzenli olmasa da muhakkak üflerim. Neyin bir avantajı da her yere rahat taşınıyor olmasıdır. Üflemeyince vicdan azabı çekebiliyorum. O bir sevgili, onunla ilgilenmek gerekir. Yoksa o da bizi üzüyor. Güzel sesler kayboluyor. Piyano gibi tuşa basınca ses vermiyor ki. Bu sebeplerden ötürü üflemek lazım. Dünyadaki hiç bir şeyle neydeki gibi bağa sahip olamam, bu başka bir durum. Sporla ve diğer sanat dallarıyla ilgilenmeyi seviyorum, eskiden resim de çizerdim, resme karşı da yeteneğim olduğunu söylemişlerdi. Dalış yapmayı ve yüzmeyi çok severim. Dağlarda ve ormanlarda gezmeyi çok severim. Gerçek evim oralar gibi hissediyorum. İlerisi için şehirden uzak bir yaşam hayalim var. Motosiklet sürüyorum ve eğitmenliği de yapıyorum. Bir de Bauhaus gibi yerlere gidip bütün hırdavat bölümü ve benzerlerini tek tek geziyorum. Beğendiğim şeylere bakıp: bununla ne yapabilirim diye düşünmekten ve hayal gücümü çalıştırmaktan keyif alıyorum.
Önümüzdeki döneme dair projelerinizden söz eder misiniz?

Senfoni ve Mevlevi ayini bestelemek ve önceki bestelerimden oluşan yeni bir albüm çıkarmak istiyorum. Solo piyano eserleri yazmaktayım. Solfej ve nazariyat kitabı ve ney metodu sırada bekliyorlar.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.