Genç piyanist Türkün Yıldız: “İyi bir teknik iyi bir müzikalite içindir. Müzikte de hayatta da azmedenler başarılı olur” 

1993 yılında Trabzon’da doğan ve 6 yaşında piyano eğitimine Prof. Oktay Guliyev ile başlayan Türkün Yıldız, 2001 yılından liseye kadar eğitimine Lale Kılıç ile devam etti. Trabzon Kanuni Anadolu Lisesi’nde okurken piyanist olmaya karar verip profesyonel doğrultuda çalışmalarına Doç. Dr. Işıl Güneş Modiri Dilek ile başlayan Yıldız, 2012 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na kabul edildi ve bu okulun lisans bölümünde Prof. Ova Sünder ile çalıştı. 2014 yılında Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’ne geçiş yapan ve bu okulda Prof. Dilek Batıbay ile piyano çalışan Yıldız, 2018 yılında yine bu kurumdan mezun oldu. 2021 yılında Gümüşlük Müzik Festivali’nde Gülsin Onay, Pablo Galdo ve Valerian Shiukashvili gibi sanatçılarla masterclass çalışması yapan Yıldız, bu süreçteki üstün performansıyla da müzik çevrelerinin dikkatini çekmeyi başardı.    

Türkün Yıldız, 2011 yılından beri İstanbul, Trabzon ve Bodrum gibi şehirlerde sayısız solo ve oda müziği konseri verdi. 2018 yılından beri, özel olarak ve kurumlarda piyano eğitmenliği yapan Yıldız, bunun yanında solo ve oda müziği konserleri vermeye devam ediyor. “Sahnede olmayı da seviyorum ayrıca bilgilerimi başka birine aktarmanın, o kişinin geliştiğini ve ilerlediğini görmenin de bana gerçekten mutluluk verdiğini hissettim. Bu tecrübelerimden dolayı aslında hem öğretmenliğimi, hem de konserlerimi sürdürmek istiyorum” diyen Yıldız’ın yakın dönemde bir piyanist arkadaşıyla dört el piyano konseri projeleri var. Repertuar olarak romantik dönem ve tango eserlerini düşünen ikili, bu konserlerde ayrıca solo icralar da yapmayı düşünüyor.

Kendisini tanımanız için aşağıda keyifli bir söyleşi sizi bekliyor:

Merhaba Türkün hanım. Altı yaşından beri piyano çalıyorsunuz. Müzikle tanışma hikayenizi bir de sizin ağzınızdan duymak isterim. Yeteneğiniz, ilginiz nasıl fark edildi? 

Merhaba Menekşe Hanım. Müziğe ilgim aslında şarkıcıları taklit etmemle fark edildi. Küçükken televizyonda bir sanatçı çıkınca hem görsel hem de işitsel olarak onu taklit etmeye çalışırmışım. Şarkı söylemek ve dans etmek şeklinde… Sanatçının verdiği sesleri de birebir vermemden sonra, annem beni yakınımızda oturan bir hoca ile tanıştırdı, onunla derslere başladık. Annem de müziğe oldukça ilgilidir, iki tane enstrüman çalmaktadır. Benim yeteneğimi fark edince, o zamanki yaşıma da uygunluğu sebebiyle başlangıç çalgısı olarak piyanoyu düşünmüş.

Peki bunun üzerine nasıl bir müzik eğitimi aldınız? 

Lise 3. sınıfa kadar özel derslerle piyano eğitimime devam ettim, o sırada Anadolu Lisesi’nde okuyordum. Lise 3’e geldiğimde ise bu işi profesyonel yapmaya kesin karar vermemle birlikte aldığım eğitimin yoğunluğu biraz değişti 🙂 2010 yılı itibariyle Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü hocalarından Doç. Dr. Işıl Güneş Modiri Dilek ile piyano çalışmaya başladım. Kendisi beni konservatuvara hazırlayan kişidir. Temel teknik ve müzikal altyapımı ona borçlu olduğumu söyleyebilirim, kendisi gerçekten çok iyi bir eğitimcidir. 2 sene onunla çalıştıktan sonra 2012 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Lisans Bölümü ‘ne kabul edildim. Burada Prof. Ova Sünder ile 2 sene çalıştım. Ova hocam gerek sanatçılığı, gerek müzikalitesi, gerek eğitimciliği ile gerçekten üst düzeyde bir hoca idi, kendisinin icrama gerçekten çok büyük katkıları olmuştur. 2014 yılında ise eğitimime Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde Prof. Dilek Batıbay ile devam ettim ve 2018 yılında bu kurumdan mezun oldum.

Konservatuar eğitimi piyano becerilerinize somut olarak neler kattı? 

Konservatuar eğitimi bana elbette çok şey kattı. Bir eser nasıl incelenir, eserin çalımı nasıl tasarlanır, nasıl çalışılır ve sahne performansında nelere dikkat etmek gerekir, bu konuda konservatuar eğitiminin bana katkıları büyük.

Peki katıldığınız ustalık sınıflarının toplamı, şu andaki Türkün Yıldız’a neler kazandırdı? 

Katıldığım ustalık sınıfları, eserleri incelerken çok farklı açılardan bakma kabiliyetimi geliştirdi. Ayrıca bir eseri icra ederken nasıl hayal etmem gerektiğini, hayal gücünün ne derece önemli olduğunu büyük ölçüde katıldığım ustalık sınıflarındaki hocalarımdan öğrendim.

Piyano eğitiminde bir kısım müzisyenler konser piyanistliğine, bir kısmı da müzik öğretmenliğine yöneliyor. Sizi bu karara yönlendiren dinamikler nelerdi? Sanırım bir yandan da konserleriniz devam ediyor. Ağırlıklı olan “şapkanız” hangisi? 

Ben aslında hem öğretmenlik yapmayı hem de sahnede olmayı seviyorum fakat şu anki zaman için konuşursam ağırlıklı şapkam öğretmenlik diyebilirim. Sahnede olmayı da seviyorum ayrıca bilgilerimi başka birine aktarmanın, o kişinin geliştiğini ve ilerlediğini görmenin de bana gerçekten mutluluk verdiğini hissettim. Bu tecrübelerimden dolayı aslında hem öğretmenliğimi, hem de konserlerimi sürdürmek istiyorum.

Müzik eğitiminde yıllar içerisinde Türkiye’de nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz? Bir dönem blok flüt konusundaki ısrarın müzik eğitiminde nasıl sorunlar yarattığı birçok uzmanın eleştiri konusu olmuştu. Siz şu an gelinen müfredat ve enstrüman kullanım becerilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bence müzik eğitiminde en kaliteli eğitimin verildiği dönem Köy Enstitüleri dönemiydi, yani Cumhuriyetin ilk yıllarından 1954 yılına kadar olan zaman dilimi. Okul çalgısı olarak mandolin kullanılıyordu ve tel dizilimi sebebiyle bu çalgıdan sonra gitar ve kemana da kolaylıkla geçiş sağlanabiliyordu. Ayrıca çalması çok da komplike olmayan ve sesle de eşlik edilebilen bir çalgıydı. Açıkçası ben en uygun okul çalgısının mandolin olduğunu düşünüyorum, keşke okullarımız yine bu enstrümanı kullanmaya devam etseydi. Blok flüt ve melodikanın okul çalgısı olmaya uygun olmadığını düşünüyorum çünkü üflemeli çalgılar için çocuğun akciğer gelişimini tam olarak tamamlaması gerekiyor, bu da en erken 10 yaşı buluyor. Fakat şu an baktığımızda ilkokullarda (1. ve 4.sınıf arası) melodikanın kullanıldığını görüyoruz, bir önceki donemde de blok flüt kullanıldı. Bunun doğru bir eğitim politikası olmadığını düşünüyorum.

Peki bir öğrencinizin üstün yetenekli olduğunu nasıl anlarsınız? Bu konuda vereceğiniz somut örnekler, anekdotlar varsa duymak isterim. 

Ben piyanist olduğum ve ağırlıklı piyano öğretmenliği yaptığım için piyano çalgısı üzerinden örnekler vereceğim. Eğer öğrenci piyano başında genel olarak rahatsa, sesleri kolaylıkla birbirinden ayırt edebiliyor ve kendi yanlışını düzeltebiliyorsa, gösterdiğim yeni bir şeyi hemen ya da kısa bir zamanda aynı gösterdiğim şekilde uygulayabiliyorsa ve yaşından olgun bir müzikal anlayışı varsa bu öğrencinin müzik alanında yetenekli olduğu söylenebilir. Bunun dışında çok küçük olmayan çocuklara yaptığımız işitme testinde de, eğer çocuk bastığımız sesi tam olarak doğru veriyorsa ve aynı anda iki, üç, dört sesi bastığımızda da yine tek tek sesleri doğru söyleyebiliyorsa, bu çocuğun da net bir şekilde kabiliyetli olduğunu söyleyebiliriz.

Öğrencilerinize klasik müzik konserlerini takip etme konusunda nasıl bir yönlendirmede bulunursunuz? 

Klasik müzik konserlerini ben kişisel olarak takip ettiğim için özellikle öğrencilerimin de gitmesini istediğim konserler varsa not alırım. Özel solistler ve güzel programlar olduğunda, öğrencimin seviyesi ve çaldığı eserlere ve favori bestecilerine bağlı olarak farklı öğrencime farklı konserler önerebiliyorum. Ayrıca piyano öğrencilerime, piyanoya ek olarak mutlaka orkestra konserlerine de gitmelerini tavsiye ediyorum çünkü bu konserlerin öğrencilerimin piyano icrasına büyük katkısı oluyor, icra sırasında tuşede farklı renkler (farklı orkestra çalgıları gibi) yakalayabiliyorlar.

Öğrencilerinize verdiğiniz ve onların hayatına dokunduğunu düşündüğünüz birkaç öğüdü bizimle de paylaşır mısınız? 

“İyi bir teknik iyi bir müzikalite içindir” sözünü çok kullanırım. Teknik bir araçtır, amaç değil, müzik yaparken bazen amacı ve aracı birbirine karıştırabiliyoruz. Ayrıca öğrencilerime, müzikte ve genel olarak hayatta azmin çok önemli olduğunu ve ancak azmedenlerin başardığını söylerim.

Klasik müzik eğitiminde örnek aldığınız ekoller ve ülkeler hangileri? 

Eğitimini örnek aldığım ve en beğendiğim ekoller Alman ve Rus ekolleri…

Peki sizin ilham aldığınız, çok beğendiğiniz çağdaş piyanistler hangileri? 

En çok ilham aldığım piyanistler,Grigory Sokolov, Murray Perahia, Martha Argerich, Gülsin Onay ve İdil Biret.

Oda müziği konserleriniz de var. Biraz onlardan söz eder misiniz? 

Oda müziği konserlerime daha çok Marmara Üniversitesi’ndeki eğitimim sırasında başladım. Orada çok fazla şan ve yaylı çalgı eşlikleri yaptım, hem sınavlarda, hem de üniversite bünyesindeki konserlerinde bulundum. Oda müziğine o dönem ilgi duymaya başladığımı söyleyebilirim.

Türkiye’de son dönemde oda müziği konusunda bir canlanma fark ediyor musunuz? Bunu neye bağlarsınız? 

Evet bir canlanma fark ediyorum. Eskiden daha çok solist sanatçılar sadece solo olarak eser icra ediyorlardı fakat son zamanlarda büyük solistler bir araya gelip birlikte müzik yapmaya başladılar. Ben bu canlanmayı hem sanatçıların birlikte müzik yapmanın keyfine varmasına, hem de halkımıza klasik müziği sevdirmeyi amaçlamasına bağlıyorum.

Piyano hayatınızda nasıl bir önceliğe sahip? 

Piyano benim dert ortağım, sırdaşım ve duygularımı ifade etmemin mükemmel bir yolu. Bence müziğin anlatım ve ifade gücü diğer birçok sanat dalından çok daha kuvvetli. Uzun bir sure (yaklaşık 2 hafta kadar) piyanodan ayrı kaldıysam sanki bir uzvum eksik gibi hissediyorum. Piyano beni manevi anlamda tamamlayan bir arkadaş, ruhumun bir parçası gibi.

Peki klasik müzik tarihinde sizi en çok büyüleyen dönem hangisi? O dönemde yaşayıp kimlerle tanışmak, sohbet etmek isterdiniz? 

Barok dönemin ve Empresyonist dönemin içinde bulunup o zamanı yaşamak isterdim açıkçası, Barok dönemden Bach ve Handel ile, empresyonist dönemden ise Debussy ve Ravel ile çay – kahve eşliğinde uzun muhabbetler etmek isterdim 🙂

Yakın döneme dair projelerinizi de öğrenmek isterim Türkün hanım. 

Yakın dönemde, konservatuar zamanlarından tanıştığım bir piyanist arkadaşımla dört el piyano konseri projelerimiz var. Repertuar olarak romantik dönem ve tango eserlerini düşünüyoruz. Bu konserlerde ayrıca solo icralar da yapmayı düşünüyoruz. Operacı arkadaşlarımla birlikte vokal-piyano duo, trio projelerimiz de var. Bununla birlikte kendimle çok özdeşleştirdiğim solo eserlerin profesyonel bir ortamda kayıtlarını da almak istiyorum.

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederim. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s