Küçük piyanist Deniz Karadaş: “Piyano çalarken içimdeki denizi dinliyorum”

Deniz Karadaş, henüz 8 yaşında. 5 yaşında özel bir kolejin anasıfında okurken, müzik öğretmeninin yeteneğini fark etmesi üzerine bir anda bütün hayatı değişiyor. 

‘Özel yetenekli’ öğrencileri bünyesine katan Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık İlkokulu’nun sınavlarına giriyor. Piyano dalında burslu olarak eğitim almaya hak kazanıyor.

Daha önce kaydını yaptırmasına rağmen koleje gitmekten vazgeçiyor ve rotayı Bilkent’e kırıyor. Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlkokulu Piyano Ana Sanat Dalı’nda 3’üncü sınıf öğrencisi.

Amerika Birleşik Devletleri’nden yurdumuza gelerek Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi ailesine katılan Dr. Oliver Jia ile piyano çalışmalarına devam ediyor. 31 Aralık 2020 tarihi ise onun için bir diğer dönüm noktası: ailesinin büyük bir özveriyle ona hediye olarak aldığı kuyruklu piyanoya kavuştuğu ve mutluluktan sabahlara kadar gözüne uyku girmediği gece!

Pandemiye rağmen yoğun çalışma temposundan ödün vermeyen Deniz Karadaş, 16-20 Mart 2020 tarihleri arasında yapılan ‘International Rhapsody Adana Piano Festivali ve Yarışması”nda  kendi yaş kategorisinde birincilik ödülünü alarak başarısını taçlandırıyor. Hayatın bütün tonlarını notalarında yansıttığına inandığı Bach’ı ise tüm bestecilerin ötesinde bir yere konumlandırıyor ve bu zor eserleri çalmanın verdiği mutluluğu tarif edilemez buluyor.

Deniz gittiği her yere taşınabilir piyanosunu da götürdüğü için en yakın dostundan hiç ayrılmamış oluyor.

İlk bestesini de ölen kedisi karşısında duyduğu hüznü “yaşam korosu” olarak nitelendirdiği piyanosu için yapmış. Henüz yazıya dökmediği bu besteyi, kedisini düşündükçe ezbere çalıyor.

Deniz’in yaşı küçük ama hedefleri büyük! Hocasını kendisine çizdiği rotada emin adımlarla ilerliyor. Ortaokul bittikten sonra ise yurt dışına çıkmayı hedefliyor. 

Akranlarıyla birlikte oyun oynamak yerine günde en az 3 saat piyano çalışarak eğitimine devam eden küçük piyanist Deniz, piyano çalarken kendinden geçtiğini belirtiyor. Arkadaşları arasında klasik müzik sevgisini ise yetersiz buluyor. Onun şansı ise, klasik müzikle iç içe geçmiş bir aileye doğmak ve binlerce kitabın olduğu bir kütüphanede geçen çocukluk…

Piyano çalarken bazen bir ormanda, bazen de kar yağan bir dağda kendimi hissediyorum” ifadesini kullanan Deniz Karadaş, “Piyano çalarken içimdeki denizi dinliyorum. Denizler biliyorsunuz, bazen dalgalı bazen de dingin olur. Yaşam da böyle değil midir? Kendi duygunu katmadan, büyük bir tutkuyla çalmadan zaten çaldığınız parçanın hakkını veremezseniz” diyor.

Yaşı küçük olmasına rağmen, şimdiden büyük okyanuslara yelken açma cesareti gösteren küçük Deniz’le konuşmayı tercih ettim. Ben sordum, o yanıtladı. 

İşte gelecekte yapacağı çalışmalar ile adından söz ettireceğine yürekten inandığım Deniz Karadaş’ın yanıtları: 

Kendini biraz tanıtır mısın?

8 yaşındayım. Ankara’da yaşıyorum. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık İlkokulu 3’üncü sınıf öğrencisiyim. Müzik eğitimime, öğretmenlerim ve ailemin sayesinde başladım.

İçindeki klasik müzik tutkusu küçük yaşlarda nasıl ortaya çıktı? Ailenin bu konuda sana nasıl bir katkısı oldu?

Bilfen Koleji’nin Anaokulunda okurken, oradaki müzik öğretmenim, müzik kulağımın ve ritim duygumun üst seviyede olduğunu tespit ediyor. Bunu rehber öğretmenime anlatınca, Rehber öğretmenim de ailemi okula çağırarak; “Kızınızın müzik kulağı var, ilgilenseniz iyi olur,” demesiyle aslında müzik serüvenim başlıyor. 

O günden itibaren ailem müzik konusunda yetişmem için araştırma yapmaya başlıyor. Bu arada Bilfen Koleji’nin 1’inci sınıfına kaydımı yaptırmıştık. Ben koleje gitmeye hazırlanırken; ailem Bilkent Üniversitesi’nin özel yetenekle aldığı öğerencilere ‘ilkokuldan’ itibaren müzik eğitimi verdiğini öğreniyor. Bunu öğrendiklerinde çoktan yazlığa gitmemiz için uçak biletlerini almışlardı. Benimle konuştular. Ben sınava girmek istediğimi aktarınca, uçak biletleri iptal edildi. Bilkent’in Müzik Hazırlık İlkokulu’nun sınavı için başvuruda bulundum. Başvuru sırasında hangi estürmanı çalacağını belirtiyorsun. Başvuru sırasında, “Enstrüman tercihinde bulunmaz ve tercihi Komisyonun takdirine bırakırsanız, kızınızın kazanma şansı daha yüksek olur” diyorlar.  Annem bunu bana aktarınca ben, “Hayır, ben piyano bölümüne gireceksem, bu okula giderim. Yoksa koleje devam ederim” dedim. Ailem beni kırmadı. Piyano tercihi yaparak sınava girdim ve kazandım. Ardından ailem Bilfen Koleji’ndeki kaydımı sildirerek; Bilkent Müzik Hazırlık İlkokula’na kaydımı aldılar. 

Şu anda çok güzel bir kuyruklu piyanoya sahip olduğunu biliyorum. Peki, en başta piyanoya nasil yöneldin? Başta enstrümanan yerine piyanoyu tercih etme sebebin neydi?

Piyano bana göre hayatın ta kendisi ve hatta çok sesli Yaşam Korosu… Neşeyi, hüznü, coşkuyu, sevinci, hayatta yaşanılan ne varsa piyanonun tuşlarıyla dile getirmeniz mümkün. Piyano benim için hayata sesleniş dilim. Bu evrensel bir dil. Diliniz ne olursa olsun, hangi ülkede yaşarsanız yaşayın, piyanoda çaldığınız bir eserle, dünyanın öbür ucundaki insanın ruhuna ve kalbine girebilirsiniz. 

Müzik yaşamımda ailemden çok büyük katkı alıyorum. Onlar bana destek konusunda oldukça bonkör davranıyorlar. Okula başlar başlamaz önce duvar piyanosu aldılar. 2021 yılına birkaç gün kala yeni yıldan beklentilerimi dile getiren birkaç maddelik dileklerimi sıralamıştım. Dileklerimden birisi de, 2021 yılında bir kuyruklu piyanomun olmasıydı. Babam, bunu görünce çok etkileniyor. Hemen gidip bana kuyruklu bir piyano alıyor. 31 Aralık 2020’de kuyruklu piyano eve geldi ve ben yılbaşı gecesine kuyruklu piyano ile girdim. Dünyalar benim oldu tabi ki…

Dışarıda yürürken piyano sesi işittiğinde yaşadığın duyguları tarif eder misin?

Eğer yaşayan bir besteci ise kim olduğunu merak ederim ve hemen yanına giderek, o kişiyle tanışmak isterim. Yaşamayan birisiyse o parçada neler hissetirmeye çalıştığını merak ederim ve o parçada neler hissettiğini duygu dünyamda canlandırmaya çalışırım. 

Sence çocuk olmak ne demek?  

Bence çocuk olmak, özgür olmak ve hayatını yaşamak demek.

Piyano çalarken kendini nasıl hayal ediyorsun? Piyano çalmayı hayal ettiğin en ‘ilginç mekan’ nedir?

Piyano çalarken içimdeki denizi dinliyorum. Denizler biliyorsunuz, bazen dalgalı bazen de dingin olur. Yaşam da böyle değil midir? Piyano çalarken, bazen bir ormanda, bazen de kar yağan bir dağda kendimi hissediyorum. Büyük bir tutkuyla çalıyorum ki, kendimden geçiyorum. O anda genelde olup bitenden etkilenmiyorum. Kendi duygunu katmadan, büyük bir tutkuyla çalmadan zaten çaldığınız parçanın hakkını veremezseniz.

Ev dışında olduğunda, örneğin tatile çıktığında piyanonu özlüyor musun?

Bugüne kadar öyle bir durumum olmadı; çünkü bu durumu ortadan kaldırmak için, taşınabilir bir dijital piyano aldık. Nereye gidersem gideyim, her gün çalacağım bir piyanom mutlaka yanımda oluyor. Yazlıkta da yine sabit dijital bir piyanom var. Yani piyanonun yanımda olmadığı bir gün bile geçirmiyorum. 

Evinde hep klasik müzk dinlendi ve çok geniş bir plak koleksiyonu olan bir ailede dünyaya gelmek gibi bir ayrıcalığa sahipsin. Peki, küçükken bu durumu nasıl algılardın? Örneğin uyurken klasik müzik dinlemek sende nasıl duygular uyandırıyor?

Daha annemin karnında iken; annem ve babam sürekli bana klasik müzik dinletmişler. Klasik müzikle büyümenin, ileride zihinsel gelişmemi hızlandırarak, sayısal zekayı güçlendireceğine inanarak bunu yapmışlar. Doğduktan sonra da beni hep klasik müzikle uyutmuşlar. Klasik müzik çalmadan uyumadığımı söylüyor annem ve babam. Hatta bazen yolculuk yaptıklarında klasik müzik dışında müzik dinlediklerinde çok yaramazlık yaptığımı, klasik müzik dinlemeye başladıkları anda sakinleşerek uyumayı tercih ettiğimi anlatıyorlar.Klasik müzik dinlemek bende hep mutlu duygular uyandırdı. 

En çok beğendiğin, kendine referans aldığın Türk ve yabancı piyanistler kimler? Ve neden?

İdil Biret, Gülsin Onay, Mozart, Bach, Chopin, Beethoven ve Fazıl Say’ı sayabilirim. Çünkü, duyguları çok güzel ifade ediyorlar.

Önemli bir yarışmaya katıldın ve dereceyle döndün. O süreçteki hazırlıklarını ve derece aldığını öğrendiğinde hislerini aktarır mısın?

İlk kez bir yarışmaya katılıyordum. Uçak biletlerini almıştık ama Covid-19 yüzünden yarışmanın yüzyüze yapılması iptal oldu. Kayıtlar gönderilerek yarışmanın yapılmasına karar verildi. Bunun üzerine öğretmenim Oliver Jia ile özel bir çalışma yaptık. Gerçi öğretmenim ile yaptığım her çalışma çok özel. Bütün derslerim masterclass tadında geçiyor. Öğretmenim benim için büyük bir şans ve ben de bu şansı iyi değerlendirmeye çalışıyorum.Yarışma kayıtlarını, öğretmenimin gözetiminde okulda kaydettik.  Yarışma sonuçlarını hiç beklemediğim bir anda anneme gelen telefonla asansörde öğrendiğim. Sonuçta katıldığım ilk yarışmaydı ve jüride önemli isimler vardı.Kendi yaş kategorimde 1’inci olduğumu öğrendiğimde büyük bir mutluluk yaşadım. Gözlerim doldu ve anneme sarılarak gözyaşı döktüm. Elbette ki, bu mutluluk gözyaşlarıydı. Bu, ilk uluslararası yarışmada kazandığım birincilik ödülüydü. Şimdi bir başka uluslararası yarışmaya katıldım. Sonucunu merakla bekliyorum…

Sence yaşıtların arasında klasik batı müziği ilgisi ne düzeyde?

Bence oldukça yetersiz. Maalesef yaşıtlarım daha çok pop müzik dinliyorlar. Klasik müziği dinleyenlerin oranı yüksek değil. Sokakta da, hayatta da ne yazık ki klasik müzik dinleyenlerin oranı az. Ben biraz şanslı bir ortamda büyüdüm. Ailemin, binlerce kaset, cd ve plaktan oluşan ciddi bir müzik koleksiyonu var. Ayrıca binlerce kitabın olduğu büyük bir kütüphanemiz var. Müziğe ilgimin olduğunu gördüğü andan itibaren babam şimdiden, genelde müzikle özelde ise klasik müzikle ilgili bütün kitapları topluyor. Büyüdüğümde elbette o kitapları okuyacağım. Elbette, o kaset ve cd ve plaklar bana yol gösterici olacaktır. 

İleride masterclass’lere katılmak istiyor musun, neden?

Elbette, istiyorum. Çünkü masterclass sayesinde diğer piyanistlerin dokunuşlarını öğrenme fırsatını yaklayacağım. Pandemi döneminde hiçbir masterclass’a katılamadım ama salgın etkisini kaybeder kaybetmez bu tür etkinliklere katılacağım. 

Pandemi dönemi tüm çocuklar için olduğu gibi senin için de zorluydu kuşkusuz. O dönemi müzikal anlamda nasıl geçirdin?

Pandemi sürecinde okullar kapalı olduğu için zorunlu olarak internet ortamında dersleri yapıyoruz. Okula gidememek, arkadaşlarım ile biraraya gelememek elbette üzücü ve sıkıcı oluyor. Ancak bu süreçte özellikle piyano konusunda kendimi geliştirme fırsatı buldum. Okul olmadığı için evde daha çok piyano başında vakit geçirdim ve geçirmeye devam ediyorum. Okula da sadece piyano dersi için gidiyorum. 

Peki, pandemi biter bitmez hangi ülkeyi gezmek istersin, neden?

Avusturya’da Viyana’ya ve Fransa’da ise Paris’e gitmek istiyorum. Çünkü Viyana’da güzel bir klasik müzik konseri dinlemek isterim.  Paris ise yine kültür ve sanat açısından beni cezbediyor. Eyfel Kulesi’ni de merak ediyorum, o yüzden oraya gitmek istiyorum.

En çok hangi müzisyenin eserlerini çalmayı tercih ediyorsun, neden?

Mozart, Bach, Chopin, Beethoven, Dussek, Grieg, Schumann ve Tchaikovsky’nin bugüne kadar farklı eserlerini çaldım. Ama en çok Chopin ve Bach’ın eserlerini çalmayı seviyorum. Bach, bana çok farklı geliyor. Evet Bach çalmak zordur ama onun parçalarını hakkıyla çalmayı başardığınızda verdiği mutluluk tarifsiz… Belki de hayatın bütün tonlarını notalarında yansıttığı için Bach’ı daha çok seviyorum. Şu anda da Bach’ın bir parçası üzerinde çalışıyorum zaten… Bach çalmak sanki bir gizemi çözmek gibi bir duygu uyandırıyor ben de…

Günde kaç saat piyano çalışıyorsun? Bazen arkadaşlarınla dışarı çıkmak piyanonun yanında ikinci sıraya düşüyor mu?

Çok olağanüstü bir durum olmadığı sürece her gün en az 3 saat piyano çalışıyorum. 

O yüzden çalışma programımı aksatmadan arkadaşlarımla buluşuyorum. Piyano çalışması yüzünden arkadaşlarımın ikinci sıraya düştüğü zamanlar çok oluyor; ama bu beni üzmüyor. Bu duruma alıştım.

Bir zaman makinen olsaydı geçmişten hangi müzisyenle tanışmak isterdin ve ona ne derdin?

Madem bir zaman makinem var, o halde hepsiyle tanışmak isterdin. Çünkü o günlerde hangi duygularla, hangi imkanlarla, bugüne ışık tutan bu eserleri yazdıklarını çok merak ediyorum; bunu kendilerinden duymak beni mutlu ederdi. 

Kurumsal olarak destek aldığın veya almak istediğin yerler var mı?

Şu anda yok. Ama ileride elbette olmasını istiyorum ve bunu yaratabileceğime inanıyorum. Çünkü ilerki yıllarda yurt dışında eğitim almak istiyorum ve ailem de bu konuda en büyük destekçim.

Kendi besten var mı? Varsa biraz anlatır mısın?

İlk bestemi kedimin öldüğü gün yapmıştım. O zaman 6 yaşındaydım; ama halen yazıya dökmedim. Kafamın içinde duruyor. Ölen kedim, aklıma geldikçe çalıyorum zaman zaman.  

Son soru olarak, senin müzikten beklentin nedir? Müzik sende nasıl bir yeri dolduruyor?

Kendimi müzik olmadan çok hayal edemiyorum. Hayal ettiğim de büyük, karanlık bir boşluk hissediyorum. Müzikten bir beklentim yok, o zaman onunla ilişkimiz çok sıradan olur. Şu anda hissediyorum, çalıyorum ve mutluyum. Bu kadar basit…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s