Ece Saraç: “Müzik dünyadaki tüm kötülükleri silecek güçte”

Ece Saraç ismiyle tanışmam kısa süre öncesinde kendisine duyduğum büyük bir hayranlıkla başladı. Son dönemde katıldığım birçok Clubhouse etkinliğinde, belirli bir müzisyenin doğum veya ölüm yıldönümü anmalarında Ece bir anda ekranda belirip söz konusu müzisyenin, kendi yaşına göre oldukça zorlu bir parçasını bir kuğu edasıyla ve hiç zorlanmadan çalıveriyor ve ortamda tüm masumiyetiyle müzik söyleşisine katılıyor. Ece’nin tüm bunları 9 yaşında bir çocuk olarak yaptığını anlayınca da ondaki bu üstün yeteneği bir röportajla sizlere ulaştırma sorumluluğu hissettim.

Kendisini aradığımda konuşamayacak kadar heyecanlandı, ama aslında ben ondan çok daha fazla heyecanlıydım, çünkü bu azmini ve başarı ivmesini devam ettirdiği sürece karşımda Türkiye’nin en önemli konser piyanistlerinden ve muhtemelen de Bach icracılarından biri duruyordu.

Ece’nin üstün yeteneği Bilkent Üniversitesi tarafından dört sene önce keşfedilmiş ve o zamandan beri burslu olarak değerli eğitmenlerin elinde yeteneği güçlendirilip derinleştiriliyor. Yarışmalara hazırlanma sürecinde alanında ciddi bir yol aldığını ifade eden Ece, sahnede tüm diğer müzisyenler gibi zaman zaman hata yapabildiğini, ancak bu hatayı dinleyiciye fark ettirmeden eseri çalmaya devam etmenin önemli olduğunu söylerken aslında yaşına büyük kaçacak bir mükemmeliyetçilik yarışı içerisine girmediğinin ve kriz yönetiminde bu yaşta ne kadar olgun bir düzeye eriştiğinin sinyalini veriyor.

Birçok önemli uluslararası yarışmadan dereceyle ülkesine dönmüş olan Ece, piyanonun tuşlarına basarken yaşadığı duyguları “şu an tarif edemem sadece piyano çalmaya başladığımda size hissettirebilirim” derken bir anda aklımda Mozart’ın Mannheim’den babasına 8 Kasım 1777 tarihinde yazdığı mektubun bir kesiti beliriyor. Aydın Büke’nin Mozart / Bir Yaşam Öyküsü adlı kitabında da yer alan bu cümleler, birçok açıdan Ece’nin müzikle arasındaki organik ilişkinin bir yansıması: “Çok sevgili babacığım! Duygularımı şiirle aktaramam, şair değilim; kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim; düşüncelerimi hareketlerle açıklayamam, dansçı değilim. Ama bunların hepsini seslerle yapabilirim. Ben bir müzikçiyim.” (s.147)

Piyanoyu hayatında birinci öncelik olarak net bir şekilde ifade eden Ece, günde dört saat piyano çalıştığını belirtiyor. Kitap okumayı çok seven ve çocukluğundan da zerre kaybetmemiş olan Ece, bir kitabın içinde sevdiğim kitap karakterlerine piyano çalmak istiyor. Özverili ailesinin tüm programı Ece’nin eğitimine odaklanmış ve onun düzeninin etrafında şekillenmiş durumda.

Ece ile günlük piyano çalışmalarına ayırdığı zamandan kalan sürede kısa bir söyleşi gerçekleştirdik:

  1. Kendini biraz tanıtır mısın?

10.02.2011 yılında Ankara’da doğdum. Ailemin tek çocuğuyum. Ankara’da yaşıyorum. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık İlkokulu 4. sınıf öğrencisiyim. 4 senedir piyano egitimi alıyorum ve ilk iki yıl Doç. Ece Kaptanoğlu ile çalıştıktan sonra piyano eğitimime Doç. Zerin Rasul piyano sınıfında devam ediyorum. Bilkent’te eğitimime burslu devam ediyorum.

2. İçindeki piyano sevgisini nasıl fark ettin? Ailen bu süreçte seni nasıl yönlendirdi?

Benim piyano ile tanışmam kreşteki müzik öğretmenimin benim müzik yeteneğimi farkedip ailemi yönlendirmesi ile oldu. 5 yaşında Bilkent Üniversitesi Erken Müzik Eğitimi Programı’na dahil oldum. Hafta sonları orff ve piyano dersi almaya başladım. Yine oradaki öğretmenlerimin yönlendirmesiyle Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlkokulu sınavına girdim ve piyano bölümüne kabul edildim. Böylece profesyonel piyano eğitimi hayatım başlamış oldu.

3. İlk piyanona kaç yaşında kavuştun? O ilk mutluluk anını anımsıyor musun? 

İlkokula başladıktan sonra bir süre dijital piyano kullandım. Birkaç ay sonra dedem ve anneannem bana doğum günü hediyesi olarak duvar piyanosu aldı ve halen onu kullanıyorum. O zaman 7 yaşındaydım ve okuldan eve geldiğimde salonda piyanomu görünce çok şaşırmıştım ve tabii çok mutlu olmuştum.

4. En çok beğendiğin, kendine referans aldığın Türk ve yabancı piyanistler kimler? Ve neden onlar? 

Gulsin Onay, İdil Biret, Hande Dalkılıç, Fazıl Say, Emre Şen ve Glenn Gould, Marta Argeric, Daniel Barenboim, Friedrich Gulda şu an aklıma gelenler. Herbiri bence çok özel insanlar ve iyi ki varlar.

5. Peki Ece, diyelim ki bir zaman makinen olsa geçmişten hangi piyanistle tanışırdın ve ona ne sorardın veya söylerdin? 

Bach ile tanışmak isterdim. Kendi eserlerini bir de ondan dinlemek isterdim.

6. Şu anda herhangi bir yarışmaya hazırlanıyor musun? Bu hazırlıkların sırasında neler yapıyorsun? 

Her dönem sorumlu olduğumuz bir programımız var. Şu anda o programı hazırlamaya çalışıyorum. O yüzden sadece yarışmaya yönelik bir çalışmam olmuyor. Çünkü yarışma için ayrı bir çalışma tüm programı aksatabiliyor. Bu sekilde günlük çalışmamı düzenli olarak yapıyorum. Hazır olduğumda uygun bir yarışma olursa ona katılıyorum. Tabii o zaman yarışma için daha farklı çalışmalar oluyor. Yarışmaya hazırlanma süreci bir müzisyene çok ciddi ölçüde yol aldırıyor.

7. Sahnede hata yaptığın oldu mu hiç? O anda neler hissettin? Daha sonra o hatayı yapmamak için nasıl çalışmalarda bulundun?

Bence herkesin ufak hataları oluyordur. Önemli olan eserdeki hatayı hissettirmeden çalmaya devam edebilmektir.

8. Peki şu ana kadar hangi ödülleri aldın? İlk ödülünü aldığında yaşın kaçtı ve anımsadığın kadarıyla neler hissettin?  

Şu ana kadar üç yarışmaya katıldım. İlki I.Uluslararası ‘Rhapsody’ Adana Piyano Yarışması ve mansiyon ödülü aldım. 8 yaşındaydım ve adım anons edilince çok mutlu olmuştum. İkinci olarak Fransa’da online olarak düzenlenen Paris Music Competition 1°-2019 A kategorisinde birinci oldum ve özel altın ödülü kazandım. Son olarak Aralık ayında İtalya’da online olarak düzenlenen 33.Concorso Pianistico Albenga yarışmasında B kategorisinde ikincilik ödülüne layık görüldüm.

9. Online yarışmalar mı, yoksa pandemi öncesinde olduğu gibi canlı yarışmalar mı seni daha çok heyecanlandırır?

Canlı yarışmalar kesinlikle daha heyacanlı. Sahne tecrübesi ve farklı müzisyenlerle tanışmak için güzel bir olanak.

10. En çok hangi müzisyenin eserlerini çalmayı tercih ediyorsun ve neden?

Bu konuda ayrım yapamıyorum ama Bach eserlerini her bakımdan kusursuz buluyorum.

11. Piyano tuşlarına bastığın anda sende oluşan duyguları tarif eder misin?

Tarif edemeyecek kadar farklı duygular hissediyorum. Bunları şu an tarif edemem sadece piyano çalmaya başladığımda size hissettirebilirim.

12. Pandemi döneminde müzikle ilgilendin mi? Neler yaptın? 

Pandemi dönemi benim icin her bakımdan verimli oldu. Yeni bir enstrümanda da kendimi keşfetmemi sağladı. Ukulele çalmayı öğrendim. Evde olduğumuz için daha fazla çalışma fırsatım oldu. Rusça ve İtalyanca öğrenmeye başladım. Aslında Pandemi bana farklı kapılar açtı. Dünyanın değişik ülkelerinden müzisyenlerin katıldığı bir Live Virtual Concert etkinliğine katıldım. 23 Nisan’da sınıf arkadaşlarımla bir araya gelmeden İstiklâl Marşı’nı kaydettik. Pandemi olmasa belki bunların hiçbirini yapmayacaktım.

13. Günde kaç saat piyano çalışırsın? 

Bu sene günde dört saat piyano çalışıyorum. Bunun yanında solfej, teori, dikte-duyuş derslerimize de günlük zaman ayırmam gerekiyor.

14. Bilkent’te burslu okuyorsun, ama ileride profesyonel aşamalarda kurumsal bir desteğin olmasını ister miydin ardında?

Kurumsal bir destek olmasını çok isterim. Bu aynı zamanda bir sorumluluk da getiriyor. Bu da çalışma motivasyonumu olumlu yönde etkileyebilir.

15. Gelecekte yurtdışında eğitim fırsatın olsa hangi ülkeyi tercih ederdin, neden? 

Aslında şu anda Bilkent’ te aldığım eğitim çok sağlam ve uluslararası standartlarda. Ama yurtdışında eğitim fırsatım olsa tercihim Rusya olurdu. Rus piyano ekolü en güçlü ekol ve bence dünyanın en iyi piyanistleri arasında Rusları görmek mümkün.

16. Piyanonla çok farklı / sıradışı bir yerde konser vermeni istesem neresi olurdu? Neden? 

Bir kitabın içinde sevdiğim kitap karakterlerine piyano çalmak isterdim. Çünkü ben eğer bir kitabı sevdiysem o karakterlere bağlanıyorum ve kendimi hep onlarla hayal ediyorum.

17. Peki, evden dışarı çıkıp piyanondan uzak kaldığında onu özler misin? 

Aslında piyanosuz günüm hiç olmadı. Bunun için taşınabilir bir piyanom var gittiğimiz her yere götürdüğümüz fakat evdeki piyanomu her zaman özlüyorum hiçbir piyano onun yerini tutmuyor.

18. İleride kendini müzikal anlamda nerede, nasıl hayal ediyorsun? 

Küçük yaştan beri profesyonel piyano eğitimi alıyorum. Bu sebeple ileride iyi bir konser piyanisti olmayı çok istiyorum.

19. Piyano hayatında kaçıncı öncelik? Neden?

Piyano hayatımda ilk önceliğim. Tüm programımızı piyanoya göre ayarlıyoruz. Günlük belli bir çalışma düzenim var. Ailem de düzenimin bozulmamasına çok dikkat ediyor.

20. Müzik bir renk olsa, hangi renk olurdu sence? 

Müzik beyaz olurdu çünkü müziğin bütün kötülükleri sildiğini düşünüyorum.

21. Kendin çalmadığın zamanlarda da klasik müzik dinlemeyi sever misin? Hangi zamanlarda dinlersin ve nasıl duygular uyanır sende o sırada? 

Aslında şu an klasik müzik hayatımın içinde olduğu için zaten devamlı dinliyorum ama özellikle yatarken dinlemek beni dinlendiriyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s