
Bu haftasonuna yine pırıl pırıl bir genç müzisyenimizle başlayalım. Gitarist Sümeyye Ergün (1996), müzik eğitimine İzmir’de 2010 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Konservatuvarı’nda Kadircan Özdemir ile başladı. 2014 yılında “Hochschule für Musik Detmold” konservatuarında Dale Kavanagh ile çalışmalarına başladı. HfM Detmold’da devam ederek yüksek lisans eğitimine Goran Krivokapic ile devam etti, Mayıs 2021’de mezun oldu.
HfM Detmold “Stipendium der Gesellschaft der Freunde und Förderer” (GFF) bursunu aldı. Ayrıca, yeni cıkan “Bucket List” albümün basılmasını mümkün kılan “Ministerium für Kultur und Wissenschaft des Landes Nordrhein- Westfahlen” tarafından finanse edildi.
Solo kariyerinin yanı sıra Paderborn’da „Musikschule Schamai“, Hemer’de Städtische Musikschule“ ve „Städtische Musikschule Düren“ gibi okullarda hem özel hem de devlet müzik okullarında uzun yıllar gitar öğretmenliği yaptı.
Aniello Desiderio, Pepe Romero, Lorenzo Michelli ve Tilmann Hopstock gibi önemli gitaristlerle birçok aktif ustalık sınıfına katıldı. Koblenz Gitar Festivali, Iserlohn Gitar Festivali, İstanbul Gitar Festivali gibi önemli festivallerde de sıklıkla yer aldı.
Gitar kariyerinin dışında şarkı söylemeyi de seven Sümeyye Ergün, HfM Detmold’da Gabriella Koch ile iki yıl Caz Vokal dersleri aldı ve Pop-Up Pop-Caz Korosunda şarkı söyledi.
Haydi kendisini tanıyalım 🙂
Sevgili Sümeyye hanım, yaşıtlarınız arasında gitar son dönemde piyano ve keman karşısında ne yazık ki geri planda kaldı. Siz bu enstrümana nasıl yöneldiniz? Hikayenizi dinleyebilir miyiz?
Benim gitarla tanışmam, bir belediye kursuna başlamamla oldu, hemen sonrasında konservatuarda kursiyer olmamla devam etti. Gitar, elime aldığım ilk andan beri sevdiğim, beni anlayan bir dost gibi. Şu ara hangi enstrüman daha popüler bilmiyorum ama tabii keman da piyano da çok keyifli ve önemli enstrümanlar. Herkesin gerçekten yakın hissettiği sevdiği şeyi yapmasını dilerim, çünkü özellikle enstrümancılar için sevmeden çalmak, çalışmak zor şeyler.
Sizi yurtdışına sürükleyen motivasyon ne oldu peki?
Benim yurtdışı hayalim on beş yaşlarında başladı ve sonrasında on yedi yaşında tek başıma, Almanya´ya taşındım. Önceleri bir hayaldi ama belli başlı adımlar attıkça gerçekleşti bu hayal. O zamanlar çok daha cesur ve çok da meraklıydım, yeni kültürlere, dil öğrenmeye, yeni yemekler tatmaya, usta müzisyenlerle tanışmaya… Bu merakın bir motivasyon olduğunu söyleyebilirim.
Almanya’daki müzik eğitimi size neler kazandırdı?
Almanya´da ki okul eğitimimde iyi bir çalıcı olmanın yanında, konser organize etmekten tutun, iyi proje fikirleri bulmaya, diğer müzisyenlerle sağlıklı ilişkiler kurmaya, bedene iyi bakmanın bir müzisyen için ne kadar önemli olduğuna dair bir çok şey öğrendim. kendi menajerliğini yapmayı öğretmeyi hedefleyen dersleri, Alexander tekniği , yoga dersleri, müzisyen sağlığı dersleri, her hafta düzenlenen sınıf içi konserleri, ustalık sınıfları paha biçilemez önemli şeyler. Hayat okulunda ise Almanya’da okuduğum süre içinde, çok güzel deneyimler edindim. Bir çok ülke görme imkanım oldu, başka diller öğrendikçe kültür ve insanları zaten çok daha yakından tanıyor insan. Birde benim için çok önemli olan, Almanya´da çok başarılı koro şeflerinden olan Anne Kohler´in Jazz korosunda yaklaşık üç yıl kadar şarkı söyledim. Bu gruptaki arkadaşlarımla güçlü bir bağ oluştu. Birlikte bir çok tura, yarışmaya ve hafta sonu provalarına gittik. Bunların hepsi paha biçilemez deneyimler oldu.
Peki bu süreçte nasıl eğitim burslarından yararlandınız? Bu destekler sizin müzik yapma motivasyonunuzu ne yönde etkiledi?
Öğrenciliğinde çok fazla burs alan biri değildim maalesef, genellikle hem “mini job” işlerinde çalışarak, olabildiğince ailemin desteğiyle okudum. öğrenciliğimin son dönemlerine doğru okulumun “GFF” adındaki bursunu bir kaç dönem aldım ve bu çok kritik zamanda ki destek benim çok işime yaramıştı. Öğrencilikte bursun çok önemli olduğunu düşünüyorum, özellikle biz müzisyenlerin uzun saatler çalışması gerekiyor ve bunu maddi sıkıntılarla yapmak hiç de kolay değil.
Bir yandan da gitar öğretmenliği yapıyorsunuz. Yetiştirdiğiniz öğrencilere verdiğiniz birkaç temel öğüdü bizimle de paylaşır mısınız?
Çalarken keyif almalarını öğütlüyorum, çalıştıkça gelişeceklerini daha çok keyif alacaklarını söylüyorum. Çocukların başarmak istedikleri her şeyi başarabileceklerini, olmak istedikleri her neyse olabileceklerine inanmalarını söylüyorum. Çünkü motivasyon ve özgüven başarının önemli parçaları olduğunu ve çocuklukta bunun desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir de özellikle kızlara, çok çalışmalarını ve işlerinde iyi olmalarını ama negatif yorumları çok fazla duymamaları, kişisel algılamamalarını öğütlüyorum. Hiç kimsenin kendi doğrularımızı sorgulamasına izin vermemeliyiz, bunu onlara söyledikçe kendime de söylemiş oluyorum tabii.
Peki Türkiye’de eğitmenlik yapıyor musunuz?
Maalesef, hayır.
Avrupa’da bir müzisyenin sahne alması, festivaller katılması Türkiye ile kıyaslandığında daha kolay mı?
Avrupa´da tabii daha fazla festivaller düzenleniyor, o yüzden Türkiye´ye göre daha fazla imkan oluyor diyebilirim.
Gitar repertuarınız klasik müzik odaklı mı yoksa başka müzik türlerini de deniyor musunuz?
Ben keşfetmeyi seviyorum, o yüzden hep yeni stiller denemeye çalışıyorum. klasik müziğin dışında en çok çalışarak zaman geçirdiğim tur caz oldu. Hem gitarla jazz akorlarını analiz etmeyi ve çalmayı, hem de caz türünde şarkı söylemeyi seviyorum.
Müzik kariyerinizde “keşke”leriniz ve “iyi ki”leriniz neler?
Çok genç yaşta bir ülkeye yalnız gelmişken, çok daha kırılgan ve her yorumu ciddiye alan birine dönüştüğüm bir zaman oldu. Keşke o zamanlar kendi iç sesimi daha çok dinleseymişim. Kendime daha çok güvenseymişim. Bir düşüncemi daha eklemek isterim, bazı yorumların da aslında kişisel olmadığını, toplumsal cinsiyet adı altında, asılması gereken bir çok konu olduğunu şu an daha net görebiliyorum. Türkiye´de veya yurtdışında olsun özellikle bir kadın solist olma hayaliyle bu yola çıktığında çok fazla cinsiyetçi yorum ve engellerle, bazen de yetersiz destekle karşı karşıya kalındığını farkettim.
İyi ki bu uzun yolculuğa çıkma cesaretini gösterdim, İyi ki attığım her korkusuz adım beni bugünkü cesur insan yaptı.
Son dönemde gitarla çalmayı en çok sevdiğiniz eserler ve besteciler hangileri?
Önceleri Türk bestecilerin çok fazla eserlerini çalmadığım için, bir süredir bu yönde araştırmalar yaptım. En severek çaldığım eser bu dönemde Sayın Bekir Küçükay´ın Anadolu Süiti´i ve Celil Refik Kaya´nın “Köyde sabah” gitar düzenlemesi oldu. Önümüzdeki aylarda da Almanya´da “Deutsche Musikrat” in bursuyla bir araştırma projesi yapacağım ve bu projede kadın bestecilerin eserlerini araştıracağım bir döneme gireceğim. Eminim çok değerli ve keyif alacağım eserleri çalarak geçirdiğim bir dönem olacak. Sabırsızlanıyorum.
Şu anda kariyerinizin başlarındasınız ama “zirve” nitelendirdiğiniz başarılarınız hangileri oldu?
Evet, henüz çok başındayım kariyerimin o yüzde zirve değil de, benim için bir kaç önemli olayı belki paylaşabilirim. Master sınavımı başarıyla bitirmek benim için çok önemliydi. Pandemiden dolayı uzun bir süre ailemi göremediğim ve Türkiye´yi çok özlediğim duygusal bir döneme rağmen bunu başarmış olmak benim kişisel başarı anlayışım içerisinde çok değerli. Aynı dönemde yine ilk solo albümümü çıkardım, bu da benim için çok önemli bir olay oldu. Belki son olarak; yakınlarda lisansımı okuduğum, daha genç yıllarımdaki en büyük idollerimden olan Profesörüm Dale Kavanagh ile, onun yeni Naxos CD´sı için bir eseri beraber kayıt ettik. Bu da benim için çok özeldi.
Gitara ilgisi olan çocuk müzisyenlerin öncelikle nasıl bir kariyer yolu izlemesini önerirsiniz? Konservatuar bu işin temelini sağlamada sizce hangi açılardan gerekli?
Bu işi yapmak isteyen gençlere önerim tabii ki öncelikle konservatuara yönelmek olur. Tabii öğretmenle uyuşmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onun dışında çalışma disiplini ve enstrümanı sevmek de çok önemli faktörler.
Biraz da Bucket List albümünüzden bahseder misiniz?
Bucket List ingilizce “to kick the bucket” deyiminden gelir. Ölmeden önce yapmak istediğiniz şeylerin listesi. Benim yeni albümümde de ölmeden önce çalmak ve kaydetmek isteğim eserler var. Hepsinin benim gitarla olan yolculuğumda kendine ait hikayeleri var. Elli dakikalık bir solo gitar albümü. İçinde Albeniz´den, Domeniconi´ den, Merlin´den, Mertz´den ve Fernando Sor´dan eserler var. Bu albümü çıkarırken Nora Blume fotoğraf ve grafik dizaynı yaptı. Kendisi çok başarılı Berlin/Detmold arasında birçok sanatçıyla çalışan profesyonel bir sanatçı. Almanya´da WDR radyosunda görev yapan, bir çok sanatçıyla kayıt deneyimi olan, işinde usta tonmeister Anton Langer ile ise kayıtları yaptık. Çıkan sonuçtan dolayı çok mutluyum. Kendi albümümü ilk kez elime almak adeta yeni doğan bir bebeği elime almak gibiydi.
Sümeyye hanım, son olarak geleceğe dair hayal ve planlarınız nelerdir?
Gelecekte, hazırladığım solo repertuarlarla farklı ülkelerde konserler vermeyi ve birikimlerimle müzisyenler yetiştirmeyi hayal ediyorum.