Daken Kramer gibi olun!

Dünyanın gören gözlere, hisseden kalplere ihtiyacı var. Çünkü görmek kalpten ve vicdandan gelir. Bir çocuğun, Daken’in, kendi mahallesinde yarattığı değişim aslında hepimiz için ufuk açıcı nitelikte. Bir çocuğun, sağlıklı beslenmenin bir kamusal hak olduğunu ve bu haktan mahrum kalan çocuklara destek sağlamanın kalbi olan herkesin sorumluluğu olduğunu anımsatması, oldukça çarpıcı.

09 Haziran Pazar 2024  

“Dünyadaki bütün umut, hiç hesaba katılmamış insanlardadır.”

Ursula Le Guin

Daken Kramer, 11 yaşında, Kansas’ta okuyan, ilkokul beşinci sınıf öğrencisi bir çocuk.  

Çocuk deyip geçmeyin. Zaten kimseyi “çocuk” deyip geçmeyin. Her çocuğun bir derdi, bir mesajı, bir umudu ve hayali var.

Daken’ın da bir derdi varmış: Ekonomik zorluklardan dolayı aileleri okul yemeklerini ödeyemeyen akranlarının durumu…

Daken, yaratıcı bir çözüm bulmuş: Geçen ay, arkadaşlarına, ailesine, hatta yabancılara ve iş dünyasına, annesinin Facebook sayfası üzerinden bir çağrıda bulunduğu bir video yayımlamış; “Haydi gelin, Kansas City’nin banliyösünde bulunan Thomas Ultican İlkokulu’nda öğrencilerin yemek borcunu ödeyin” demiş.

Ve bu çağrısında hayli inandırıcı olmuş; kısa süre içerisinde 7.370 dolar para toplamış. Yani, ilk hedefi olan 3500 doların iki katından fazlasını… Böylelikle hem akranlarının okula yemek borcunu ödemiş, hem de okulun toplam öğle yemeği borcunu düşürmek üzere döner sermayeye 4 bin dolarlık katkı sağlamış.

Daken Kramer

Daken’ın okulunun bulunduğu mahallede yaşayan 15 bin öğrencinin yaklaşık üçte biri zaten ücretsiz okul yemeğinden veya indirimli fiyatlı öğle yemeği uygulamasından yararlanıyormuş. Ancak yoksulluk o düzeye gelmiş ki, bölgedeki 20 okuldaki bazı öğrenciler artık bu indirimli fiyatlardan bile yemek satın alamaz olmuşlar. Sadece bu okulun bulunduğu mahalledeki okulların toplam yemek borcu 235 bin dolara ulaşmış.

Pandemi döneminde federal yardımla tüm ABD’de ücretsiz okul yemeği sağlanıyordu, ancak bu uygulama da 2022 yılında sona erdi. Hatta pandemi dönemindeki bu uygulama sayesinde Daken’ın birçok arkadaşı hayatlarında ilk kez kahvaltı etmişler.

ABD’de pandemi sonrası dönemde ailenin gelir durumundan bağımsız olarak, tüm öğrencilere okul yemeğini ücretsiz hale getiren sadece sekiz eyalet var: Kaliforniya, Kolorado, Maine, Massachusetts, Michigan, Minnesota, New Mexico ve Vermont. Çünkü bu eyaletler, yetersiz beslenmenin çocuklarda obezite, bodurluk ve bilişsel yetilerde gerilemeye yol açtığının farkında.

Daken’in bağış toplama duyurusu

Daken’ın annesi Vanessa Kramer de tıpkı oğlu gibi mahallede yaşanan çocuk yoksulluğundan çok etkilenmiş. “Çünkü”, diyor, “ben de gıda güvencesizliği yaşanan bir evde büyüdüm. Lise çağında tüm günü bir sandviçle geçirdiğim oluyordu.”

Daken, bu duyarlı davranışı sonucunda bu yıl okulunun başarı ödülünün sahibi oldu. Elinde plaketiyle Daken’ın ışıl ışıl gözlerinden mutluluk taşıyor. Başarma ve iyilik yapma mutluluğu…

Daken’ın bu “çizgi dışı” duyarlılığının ardında, onun gibi duyarlı ve yoksulluğu yaşamış bir annenin etkisi var. Türkçeye “Çizginin Dışındakiler” olarak çevrilmiş olan “Outliers” kitabında Malcolm Gladwell şöyle yazar:

“Ormandaki en uzun meşe sadece en sert palamuttan yetiştiği için en uzun meşe olmamıştır; diğer ağaçlar onun aldığı güneş ışığını kesmediği, çevresindeki toprak derin ve zengin olduğu, fidanken hiçbir tavşan onun kabuğunu kemirmediği ve hiçbir oduncu onu vakti gelmeden kesmediği için de en uzun meşe o olmuştur. Başarılı insanların sağlam tohumlardan geldiğini hepimiz biliriz. Ancak onları ısıtan güneş ışığı, kök saldıkları toprak ve uzak kalabilecek kadar şanslı oldukları tavşanlar ve oduncular hakkında da yeterince bilgi sahibi miyiz?”

Daken’ı ısıtan ve gerek eğitimle gerekse annesinin yönlendirmesiyle kendisine yansıyan güneş ışığı, kök saldığı topraktaki yoksulluğa dair farkındalığı ve onun bu duyarlılığına değer veren çevre sakinleri sayesinde bu girişimi etkili bir toplumsal ve ekonomik çıktıya dönüştü.

Anne Vanessa Kramer, “Çocuklarımı yetiştirirken onlara şunu öğretmeye çalışıyorum: Bir fark yaratmak için gücü olanlar eğer o farkı yaratmıyorlarsa, sahneye siz çıkın ve o farkı yaratan kişi siz olun.”

Yeterli, sağlıklı, sürdürülebilir, besleyici ve dengeli beslenmek, çocukların temel bir insan hakkıdır. Ve bu beslenme hakkının güvence altına alınmasında, ücretsiz okul yemeği en temel sosyal müdahale araçlarının başında yer alır.

Daken Kramer, annesi Vanessa Kramer ve kardeşleri ile

Uluslararası toplumda gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere dek tüm ülkeler, çocukların bu temel hakkını ulusal ve uluslararası düzenlemelerle koruma altına almaya, dahası anayasal güvence vermeye yönelip neredeyse bu alanda birbirleriyle yarış halindeler. Ruanda’dan Hindistan’a, Hırvatistan’dan İngiltere’ye dek birçok ülke, çocukların beslenme ve eğitim hakkının iç içe geçmişliği konusunda çok ciddi çabalarda bulunuyor.

BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 27. maddesine göre, “taraf devletler her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler” ve “ulusal durumlarına göre ve olanakları ölçüsünde, ana-babaya ve çocuğun bakımını üstlenen diğer kişilere, çocuğun bu hakkının uygulanmasında yardımcı olmak amacıyla gerekli önlemleri alır ve gereksinim olduğu takdirde özellikle beslenme, giyim ve barınma konularında maddi yardım ve destek programları uygularlar”.

Geçtiğimiz günlerde meslektaşım sevgili Semra Topçu ile yürüttüğümüz ve çocuk hak ihlallerini ele alan Yaşasın Çocuklar programına TBMM Meclis Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’yı davet ettik ve kendisiyle çok keyifli ve öğretici bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bu konudaki çabamız ve kamuoyu yaratma girişimlerimize kendisinden her zaman destek bulmamız, en büyük kazanımlarımızdan biri oldu.

Biçer-Karaca özetle şunları söyledi:

“Türkiye’de kadın ve çocuk yoksulluğu giderek derinleşiyor. Eğer siz tüm resmî belgelerinizden, bakanlıkların eylem planlarından, stratejilerinden çocuk yoksulluğu ve açlığıyla ilgili hedef ve taahhütleri çıkarırsanız, G-20 ülkesi olmanız bir şey ifade etmez, çünkü bunun halkta bir karşılığı artık yok. Çocuklar okulda tüm gün açlığa ‘alıştıklarını’ söylüyorlarsa, anneler okuldan gelen çocukları için tüp üzerinde kaynattıkları suyun içine salça koyup bunu çorba olarak çocuğuna yediriyorsa, eğer saf gerçeklik buysa, çocuk açlığı, toplumsal sorumluluğa sahip her aydının ve ülkeyi yönetenlerin utancı olmalı. Çocuklara okullarda ücretsiz yemek ve temiz suya erişim imkânı vermek tamamen siyasi bir tercihin ve iktidarın öncelik sıralamasının sonucudur: kaynaklar giderek yoksullaşan çocuklar lehine kullanılacak mı, kullanılmayacak mı? Çocuklara okullarda ücretsiz yemek dağıtmak isteyen CHP’li belediyelerin önü “bunu bir acizlik olarak gösteremezsiniz” diyerek kapatılacak mı, kapatılmayacak mı? İşte bütün mesele bu. Sorunları mesele olarak görüp sorunsallaştırmazsanız, çözüm önerilerini siyaset üstü şekilde uygulamaya koymazsanız, dezavantajlı ailelere yemek dağıtmak için kurulan aş evlerini bile kapatırsanız, devlet okullarında okuyan 16 milyon çocuğu açlığa alıştırırsanız, insanları sadakaya ve ‘lütfa’ muhtaç hale getirirsiniz.”

Uzun zamandır Ulusal Okul Yemeği Koalisyonu olarak çocukların bir öğün ücretsiz yemeğe ve içilebilir suya erişim hakkının bütünsel ve sürdürülebilir şekilde ele alınıp bir politika çıktısına dönüşmesi için yetkililerle temas halindeyiz ve bu savunuculuk faaliyetlerimizi uluslararası iyi uygulama örnekleriyle de desteklemeye önem veriyoruz.

Ancak vakit çok dar.

Çocuk açlığı artık akut bir tehlike halini aldı.

Türkiye Çocukluk Çağı Obezite Araştırması’na göre, 7-8 yaş aralığındaki çocukların yüzde 14’ü fazla kilolu, yüzde 10’u ise obez. Ve bu rakamlar 2016 yılına ait. Günümüzde hangi düzeye vardığını siz tahmin edin.

Dünyanın gören gözlere, hisseden kalplere ihtiyacı var. Çünkü görmek kalpten ve vicdandan gelir.

Bir çocuğun, Daken’in, kendi mahallesinde yarattığı değişim aslında hepimiz için ufuk açıcı nitelikte.

Bir çocuğun, sağlıklı beslenmenin bir kamusal hak olduğunu ve bu haktan mahrum kalan çocuklara destek sağlamanın kalbi olan herkesin sorumluluğu olduğunu anımsatması, oldukça çarpıcı.

Siyaset-üstü, tüm tarafların sahiplendiği, ulusal bir politika olarak okul beslenme programlarının artık hızlı bir şekilde planlanarak yeni eğitim-öğretim yılında uygulamaya konması için bir çocuğun daha yardım çığlığını beklemeye gerek yok; çünkü zaten çocuklar ülkemizin farklı noktalarından “aç ve susuz kaldık” demeye, tuvaletlerden su içmeye, günde sekiz-dokuz saat açlıkla sınanmaya ve bu aç bırakılmışlığın yükünü sırtlanmaya devam ediyorlar.

Siz de görmüşsünüzdür: 27 yaşındaki Türk ressam Kasım Tan, beş yıldır sürdürdüğü “Kaos” isimli serisi kapsamında İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılar karşısında kamuoyu farkındalığını güçlendirmek amacıyla İstanbul’un Üsküdar ilçesinde 9 metreye 3 metre boyutunda “Gazze” adlı bir tablo yapıyor. Duvar resmi için, Picasso’nun Guernica’sından esinlenmiş ve Gazze halkının yüz ifadelerini kalın çizgilerle belirtirken, yaşanan mezalimi de kırmızı boya ile vurguluyor.

Herkes çığlığını farklı biçimlerde dile getiriyor. Kimisi yardım kampanyalarıyla, kimisi akranlarının yaşadığı açlığa ve çaresizliğe merhem olacak projelerle, kimisi duvar resimleriyle…

Amaç, işiten kulaklara, hisseden kalplere, çözüm için harekete geçecek kişilere ulaşmak…

Daken gibi, Kasım gibi olmak lazım bu hayatta… 

Türkiye’de kaynak sorunu olmadığını, Bakanlıkların kiralarıyla bu ülkedeki çocuklara ücretsiz yemek sağlanabileceğini, yoksulluğu yönetmek yerine yoksulluğu yok etmek odaklı bir strateji benimseneceğini her platformda haykırmak lazım…

Gelin, artık siyasetteki “normalleşme” adımlarında siyasi partiler arasındaki ikili gündemin İLK sırasına, çocukların açlığıyla etkin ve ivedi bir mücadele hedefini koyalım ve bu hedefin gereklerini -yani ücretsiz en az bir öğün yemek ve içilebilir suya erişim imkanını- G-20 ülkesi olmanın gururunu halka yansıtacak şekilde, 2024 yılı Eylül ayında okullar açılır açılmaz uygulamaya koyalım.

Bunu da cumhuriyet tarihinde yaşanan en geniş çaplı sosyal sorumluluk kampanyasıyla, tüm ülkeye samimi bir çağrı yaparak, en geniş kitleye ulaşarak, ulusal kaynaklarımızla ve okullara belediyelerin ve devlet kurumların ortak girişimiyle yemek ve su ulaştırılmasının altyapısını kuralım ki, çocuklar Eylül ayından itibaren açlık ve susuzluğun anlamını unutsunlar.  

https://www.gazeteduvar.com.tr/daken-kramer-gibi-olun-makale-1697032#google_vignette

Yorum bırakın