İsrail’de yıldızı günden güne parlayan bir Türk mezzo-soprano Gülden Vildan Kavaklı: “Sahnede olmak bana büyük bir güven, heyecan ve adrenalin veriyor”

Türk mezzo-soprano Gülden Vildan Kavaklı lisans eğitimini başarı bursu alarak, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera bölümünde yüksek onur öğrencisi ve fakülte birincisi olarak tamamladı. Mezun olduktan sonra Almanya Freiburg’da Prof. Dorothea Wirtz ve Prof. Aziz Kortel ile çalıştı. Almanya’nın Magdeburg kentinde Avrupa Koro oyunlarına katılarak Türksoy korosu ile beraber 3 altın madalyaya sahip oldu. 2017’de Kazakistan Orkestrası ile CSO salonunda “Sarı Gelin” eserini seslendirdi.

2018 ve 2019 yazlarında Tel Aviv Summer Opera Academy’ye seçilmiş ve Kevin Murphy, Abbie Furmansky, Samatha Malk gibi birçok vokal eğitmeni ve şefler ile çalışmış olan Kavaklı’ya Tel Aviv Summer Opera Academy 2018 yılında J. Massenet’nin Cindirella operasında 1. Peri rolünü verdi. 2019 yılında ise yine Tel Aviv’de G. Puccini’nin Suor Angelica operasında La Sorella Infermiera rolünü üstlendi. Böylelikle Kavaklı’nın yurtdışında kariyer basamaklarını hızlı ve kararlı adımlarla tırmanma süreci başlamış oldu. Kavaklı, İsrail’de okuyup yaşamaya dair verdiği radikal kararı, “hayatımda aldığım en güzel karar ve dönüm noktam bu oldu” diye tanımlıyor.

2019 yılında ismini Zubin Mehta’dan alan Buchmann Mehta School of the Music Tel Aviv Üniversitesi’nde okul, yurt ve aylık maaş bursları kazanarak yüksek lisans yapmaya hak kazanan Gülden Vildan Kavaklı, bir yıl sonra ise Tel Aviv’de W. A Mozart’ın die Zauberflöte operasında 3.spirit rolüne seçilmesine rağmen Covid-19 pandemisinden dolayı eser sahnelenemedi.

2021 yılında yine Mozart’ın Cosi fan Tutte operasında Dorabella rölünü üstlenen Kavaklı’nın rol aldığı opera Tel Aviv‘de rejisör Alon Tiran tarafından sahnelendi. İsrail’de ise International Women’s Club ile birlikte, Tel Aviv Türkiye büyük elçiliği rezidansında çeşitli ülke diplomatlarının eşlerinin katıldığı Türk Kültür-Mutfak ve Turizm organizasyonu çerçevesinde Türk Besteciler Dinletisi’nde yer aldı.

Halihazırda, Tel Aviv’de Sharon Rostorf Zamir’in öğrencisi olarak yüksek lisansına devam eden Kavaklı, Türkiye, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Azerbaycan, Kazakistan ve Tel Aviv’de koro üyesi ve solist sanatçı olarak birçok konserde de yer aldı. Kavaklı’ya göre bir opera sanatçısının başarılı olma sürecinde üç hususa dikkat etmesi şart: ego olmadan sahip olunan özgüven, çalışkanlık ve iyi kalp…

Öğrencisi olduğu Rostorf Zamir, Zubin Mehta’nın şefliği altında konsere çıkmış çok iyi bir opera sanatçısı ve eğitmen. Kendisinden eğitim aldığı için kendisini çok şanslı hisseden Kavaklı, öğretmeninin iki öğüdünü paylaşıyor bizimle: opera şarkıcılarının rahibe gibi alkol almadan yaşaması gerektiği ve sahip olunan başarının büyüsüne kapılıp çalışmayı elden bıraktığında kişinin ölü bir kuş gibi yere çakılabileceği…

“Kadın olmak başlı başına güçlü olmak benim için ve opera sanatı yaparak sahnede olmak da bana büyük bir güven, heyecan ve adrenalin veriyor” diyen bu değerli genç sanatçımızın bugüne gelene dek geçtiği dönemeçleri, gelecek hayallerini, İsrail’de müzik yaşantısını, opera sanatçısı olmanın zorluklarını ve dikkat edilmesi gereken konuları içeren çok bilgilendirici bir söyleşi okumaya hazır mısınız?

Merhaba sevgili Gülden Hanım. İlk soru olarak çocukluğa dönmek istiyorum. Müziğe ilginiz ve yeteneğiniz çocuklukta nasıl ortaya çıktı? İlk başta herhangi bir enstrümana yöneldiniz mi yoksa şan bölümüyle mi devam ettiniz?

Her şarkıcı olmak isteyen çocuk gibi benim de müziğe eğilimim elimde tarak ile şarkı söyleyerek başladı. Annemin çok güzel sesi ve iyi bir kulağı vardır, keza babam da klavye ve gitar çalardı. Ben bir yerde şarkı söylerken sesimin çok güzel olduğunu düşünüp eğitim aldırmak istediler. Şan eğitimine başlarken aynı zamanda piyano ve solfej eğitimi de aldım.

Peki sizi bu mesleğe yönlendiren ne oldu?

Benim çocukluğumdan beri pop-caz türüne ilgim vardı. Bir gün annemle şan pedagogu Prof. Mustafa Yurdakul’a sesimi dinlettirmeye gittik ve benim çok operatik bir sesim olduğunu ve kesinlikle opera ile devam etmem gerektiğini belirtti. Bu sayede yönümü operaya çevirdim.

Bugüne dek devam eden eğitim süreci ve sanatçılık kariyerinizde sizi en çok zorlayan dönemeç, karar, vs hangisi oldu ve bunu nasıl aştınız?

İsrail’deki yaz opera programına seçildikten sonra oradaki bir piyanistin beni dinleyip sesimi beğenmesi üzerine beni okuldaki şan eğitmenine dinletmek istedi. Bunun üzerine seçmelerden sonra bana tam burs vererek kalmam için ısrar ettiler. İsrail’in nasıl bir ülke olduğunu bilmediğim için orada okumak benim için alınması zor bir karardı. Çünkü halihazırda aklımda başka planlar vardı ama her şey gibi hayatta neyin sizin için hayırlı olduğunu bilemiyorsunuz. Şu an düşündüğümde hayatımda aldığım en güzel karar ve dönüm noktam bu oldu diyebilirim.

Sahnede hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

Bundan 6 yıl önce Almanya’da girdiğim bir seçmede o kadar heyecanlanmıştım ki sesim hiç çıkmamıştı. Bu anımı hiç unutmam ve bu anım sahne heyecanımı atmamı sağlayan bir tecrübeydi.

Peki, kariyerinizde bugüne dek “zirve noktası” olarak değerlendirdiğiniz olay, başarı hangisi?

Zirve noktası opera şarkıcıları için ulaşılması zor bir tabirdir. Çünkü bizler her zaman daha büyük sahneler, daha güzel opera binaları, ve hep daha fazlasını isteriz ama benim için Tel Aviv’de rolünü üstlendiğim Cosi fan Tutte operasıdaki Dorabella rolü hayalimde canlandırmak istediğim rollerden bir tanesiydi. Umarım ben ve benim gibi meslektaşlarım kariyerimizde hayalimizdeki en yüksek zirvelere ulaşırız.

Bir kadın opera sanatçısı olarak benim “süpergücüm”, (bu cümleyi nasıl tamamlarsınız?)

Bir kadın başarmak istediği zaman her işi çok muntazam bir şekilde yapar. Ulu önderimiz Atatürk sayesinde benim de bir Türk kadın opera sanatçısı olarak sahnede hissettiğim duygular tarif edilemeyecek derece. Öyle tanıdığım opera sanatçıları var ki yeni doğmuş çocuğunu emzirip hemen sahneye çıkan… Kadın olmak başlı başına güçlü olmak benim için ve opera sanatı yaparak sahnede olmak da bana büyük bir güven, heyecan ve adrenalin veriyor.

Sizce dünya çapında ve Türkiye’de opera sanatçılığı da erkeklerin tekelinde mi yoksa bu durum da eşitliğe doğru evriliyor mu?

Bence bu mevzu biraz günümüz çağında eşitliğe doğru evriliyor ama ne yazık ki hala kadın sanatçıların maruz kaldığı bazı olaylar var. Umarım zamanla bütün sorunlar azalacak.

Operayı sizce her kültürden yerel özellikler katarak halka ulaştırmak mümkün mü? Sizin Sarı Gelin performansınız belki bunun en somut örneklerinden biri. 

Tabii ki mümkün. Sadece biraz uğraş ve cesaret istiyor. Ben İsrail’de de Sarı Gelin türküsünü seslendirdim ve aynı zamanda yaptığım her resitale bir Türkçe eser koydum. En çok beğenilenler arasında hep Türkçe eserlerim vardı. Bence opera sanatını halka ulaştırabilmek için daha çok halk konserleri verilmeli ve Türk eserler de ön plana çıkmalıdır. Bu konuda Devlet Opera ve Balesi Müdürü Murat Karahan’ın büyük gelişmeler gösterdiğini ve olabildiğince operayı halka sevdirmeye çalıştığını gözlemliyorum.

Eğitiminizin önemli bir kısmı Almanya’da gerçekleşti. Birçok opera sanatçısının yetkinleşme süreci Almanya ve İtalya odaklı. Sizce bunun ardındaki temel dinamikler nedir?

Almanya, İtalya ve Avusturya da eğitimin ve sanatın gelişmiş olmasının sebebi geçmişten geliyor. Neredeyse en iyi besteciler, şefler, opera sanatçıları o bölgelerde yetişmiş. Ek olarak çoğu opera İtalyanca ve Almanca dilinde yazılmış. Örneğin benim Almanya’da şan eğitimimin yanı sıra Almanca dilimi geliştirmem opera eğitimime büyük katkı sağladı. Şu anda da genç sanatçılar için imkanlar Almanya ve İtalya’da daha fazla olduğu gençler oraları tercih ediyor.

Tel Aviv’de Sharon Rostorf Zamir’in öğrencisi olarak tam zamanlı okuyorsunuz. Peki kendisinin sizin sanatçılığınız üzerindeki etkileri, unutamadığınız öğütlerinden birkaçını bizimle paylaşır mısınız?

Sharon Rostorf Zamir Zubin Mehta’nın şefliği altında konsere çıkmış çok iyi bir opera sanatçısı ve eğitmen. Kendisinden eğitim aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Teknik anlamda, müzikal anlamda büyük gelişimler yaşadım. Unutamadığım ve biraz komik olan bir öğüdü, opera şarkıcılarının rahibe gibi alkol almadan yaşaması gerektiğiydi. Bir diğeri ise sahip olduğunuz başarının büyüsüne kapılıp çalışmayı elden bırakırsanız ölü bir kuş gibi yere çakılabilirsiniz.

Fotoğraf: Simcha Barbero

Peki, İsrail’de operaya ilgi ne düzeyde? İzleyicilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Gelişmiş bir opera seviyesi ve çok iyi sanatçılar var ama küçük bir ülke olmasına rağmen bence daha fazla opera binası olabilse daha çok temsiller yapılabilir. Zamanında Zubin Mehta keza şu an Dan Ettinger operaların şefliğini yapıyor. İzleyiciler gerçekten olağanüstü çünkü konser ve operaları yakından takip ediyorlar okul içerisinde bile olsa konserlerimiz full seyirci ile oluyor.

İsrail’de bulunduğunuz dönemin bir kısmı Türkiye-İsrail ilişkilerinde krizlerin olduğu döneme denk geliyor. Ancak aynı dönemde İsrail’den Orphaned Land gibi birçok müzik grubu ve Yasmin Levy gibi müzisyen de Türkiye’de konserler vermişti. Sizin müziğiniz bu krizlerin toplumsal ilişkilere yansımaması açısından bir etki doğurdu mu? O dönemde bu yönde nasıl geri dönüşler almıştınız?

Ülkeler arasında politik sorunlar müzik dünyasını çok fazla etkilemiyor. Daha önce söylediğim gibi Türkçe çok fazla eser söyledim hepsi çok beğenildi. Ek olarak İsrail’de özellikle ilgimi çeken başka bir konu ise Türk olduğumu kime söylesem Türkleri çok sevdiklerini söylüyorlar.

İlk opera performansınızı anımsıyor musunuz? Neler hissetmiştiniz?

Heyecanlıydım ve gözüm sürekli şefteydi. Yanlış yapmayayım diye her hareketimi sesimi kontrol ediyordum ama çok güzel ve ben de mükemmel hisler bırakan bir temsil olmuştu.

Sizce opera nasıl bir kitleye hitap etmeli? Çünkü opera da Türkiye özelinde büyük ölçüde bir elitist merak olarak görülmüştü.

Evet bu doğru hatta sadece Türkiye değil bütün Dünyada bu durum mevcut. Eskiden krallara ve yüksek düzey insanlara temsiller yapıldığı için bu gelenek böyle devam etmiş ama şu an örneğin operalara izleyici olarak giderken zorunlu olarak takım elbise giyilmesi gerekmiyor. Bence insanların bu fikirden uzaklaşması ve her kesimden insanın operaya gelebilmesi lazım.

Bu sayede daha büyük kitlelere ulaşabiliriz.

Size ilham veren, sanatçılığınızı etkileyen kadın opera sanatçıları kimler?

Leyla Gencer, Joyce di Donato, Marilyn Horne, Isabel Leonard.

Sağlığınızda özellikle nelere dikkat edersiniz? Kendinizi sahne alacağınız güne kadar nasıl bir hazırlıktan geçirirsiniz?

Sigara asla kullanmıyorum ve sigaralı ortamlarda bulunmuyorum. Olabildiğince çok su içmeye çalışıyorum özellikle performans öncesi daha çok su içiyorum. Çok fazla spesifik çaylarım ya da pastillerim yok sadece performansım olduğu zaman bazen 2 gün öncesinde bile zorunlu olmadıkça hiç konuşmadığım oluyor.

Peki opera sanatçısı olmak isteyen çocuklara ve gençlere önerileriniz neler olur?

Gençlere ve çocuklara önerim asla vazgeçmesinler. Opera çok meşakkatli bir süreçtir. Merdivenleri hiç duraksamadan çıkmanız neredeyse imkansız çünkü biz vücudumuzla iş yapıyoruz ve her günümüz birbirinden farklı olabiliyor. Bir gün muazzam söyleyip ertesi günü çok kötü bir performans sergileyebilirsiniz. Bu da maalesef seçmelere denk gelebilir. Asla vazgeçmesinler ve çalışmaya devam etsinler. Haftada bir gün dinlenme ile her gün mutlaka egzersiz yapsınlar.

Şu ana kadar katıldığınız yarışmalardan ve derecelerinizden kısaca söz edebilir misiniz?

Almanya’da koro ile katıldığımız yarışmada 3 tane altın madalyaya layık görüldük. Bunun dışında çok fazla yarışmaya katılma fırsatım olmadı.

Eğitiminiz boyunca hangi kurumsal desteklerden ve burslardan yararlandınız?

Lisans eğitimimde başarı bursu kazandım ve İsrail’de ise yüksek lisansım için okul, yurt ve her ay alınan maaş bursunu alıyorum.

Peki Türk operasının geldiği noktayı nasıl yorumlarsınız?

Aslında çok güzel operalarımız var ama benim kanımca daha fazla temsil yapılması gerekiyor belki bu sayede yurtdışında da Türk operaları sergilenebilir. Mesela Bolshoi’da Troya operası temsil yaptı ve bunun bizim için çok güzel bir adım olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de nasıl bir dinleyici kitleniz var? Onlarla ne sıklıkla temas kuruyorsunuz?

Şu anda İsrail’de yaşıyorum ve Türkiye’ye çok az sıklıkla geliyorum, geldiğimde de İsrail’deki projelerden dolayı kısa süre içerisinde dönmek zorunda kalıyorum. Bütün konserler ve yer aldığım operalar Tel Aviv’de. Umuyorum tekrar Türkiye’de en kısa zamanda konserler ve temsiller yaparım.

Başarılı bir opera sanatçısının üç temel özelliği ne olmalı sizce?

Ego olmadan sahip olunan özgüven (çünkü benim düşüncemde ego ne kadar fazla ise özgüven o kadar azdır), çalışkanlık ve iyi kalp.

Çok yoğun ve besleyici bir röportajdı, çok teşekkürler. Yakın geleceğe dair kendinize ilişkin hayalleriniz ve projelerinizi de öğrenmek isterim son olarak. Örneğin bir albüm projesi veya bir turne var mı projeleriniz arasında?

Hayallerim ve projelerim o kadar çok ki… Şimdilik yüksek lisansımı bitirip daha sonra Opera Stüdyolarına başvurmak istiyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s